0 yorum

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört


Yazar : George Orwell
Yayın : Can Yayınları - 352 Sayfa
Çeviri : Celal Üster

Şimdi size Türk okur kitlelerince günümüzde popülaritesi oldukça artan bir kitaptan bahsedeceğim. Tabi ki tahmin edebileceğiniz gibi Orwell’in 1948 yılında bitirdiği 1984'ü bir çok kitabevinde en çok satılanlar listesinde en üst sıraları zorluyor. Bilindiği üzere Alev Alatlı geçenlerde bir konferansta Başbakan Erdoğan'a George Orwell hayatta olsaydı sizi ayakta alkışlardı demişti. Gerçi alkışlar mıydı yoksa alkışlamaz mıydı bunu bilemeyiz ama bildiğimiz tek şey kitabin oldukça dikkat çekici bir konuya eğiliyor olmasıdır. İngiliz yazar George Orwell'in Hayvan Çiftliğinden sonra okuduğum ikinci kitabı olan 1984 oldukça usta işi kurgusuyla daha konunun ilk başlarında ilgi uyandırmayı başarıyor. Kitap, Hayvan Çiftliğiyle benzer şekilde politik meselelere atıf yapmakta. Esasında 1984 senesinde Okyanusya isimli kurmaca bir devlette bulunan İngsos isimli ideoloji üzerinden devlet ve siyasi baskılara toplumu oluşturan bireyler nezdinde ışık tutuyor. Devlet baskısı sonucu insanlar üzerinde ki oto kontrol ,fişleme,izleme ve dinlemelerle birlikte buharlaştırılan partililerinde bulunduğu bu ince zeka ürünü roman, o günlerden bugünlerin ve gelecek nesillerin bir portresini sunuyor. Baskıcı ve otoriter ideolojilerde insanların robotlaştırılan bir nesne olarak algılandığı konusunu işlemekte. Her an her türden devletin uyguladığı sansür ve totaliter yapıya dikkat çekmeye çalışan yazar gizli devlet yapılanmaları konusuna da kitabında değinir. Oluşturduğu Winston karakteri üzerinden de düşünce bazında beyinlerin hangi yöntem ve sistemlerle sulandırılmaya çalışıldığını açıklamaya çalışır. Ayrıca konunun dışında kalmadan Winston'un yaşadığı ufak bir aşk macerası da kitabı renklendirir. Aslında bu maceranın temeli, cinselliği de tehlikeli bulup yok etmek isteyen yapıya şiddetli bir vurgu yapmasıdır. Çünkü Okyanusya da sevişmek siyasal bir eylem olarak kabul ediliyordu. Orwell’in kitabı geleceğe bir uyarıdır ve kurguladığı sosyalist yapı da eski komünist yapıya ince bir göndermedir. Belki okuyucuya yazar daha ağır bir yönden meseleyi abartmış eğilimi uyandırabilir fakat iktidarı ele geçiren her parti unutulmamalıdır ki geçmişten günümüze ne denli güçlenirse halkı da o nispette kontrol altına almaya çalışır. Bu yönüyle Orwell hiç de haksız sayılmaz. İngsos- İngiliz sosyalizmi- ideolojisinin daha ileriye giderek beyin yıkama ve düşünmeyi örseleme adına dil devriminden bile çekinmemesi dikkat çekicidir. Ayrıca yazar geçmişi silerek yeni bir tarih yazılabileceği savını da iyi işlemiş. Kitapta Winston'un ele geçtikten sonra İngsos ideolojisinin önderlerinden O’Brien ile gerçekleştirdiği diyaloglar ve Goldstein'in kitabından okuduğu bölümler oldukça ufuk açıcı. Devletlerin neden savaştığı, gelir eşitsizliklerinin neden çözümlenmek istenmediği gibi sorulara da cevap arar hatta konunun çözümü için metafiziğe kadar uzanır. İktidar hırsının sebepleri sıralanır. Düşünce polisi ve özel yaşamı yok eden tele ekranlar kitapta sıkça tekrarlanan tabirlerdir.Ayrıca bu kitap sayesinde Dünya literatürüne geçen Big Brother’in - Büyük Birader-kim olduğu da oldukça şaşırtıcıdır. Eser, dahice kurgulanan politik bir planın, zekice bir üslupla anlatıldığı ender yapıtlardan biridir. Çevirinin de çok iyi olduğunu belirtmekte fayda var. Kısacası sizi soluksuz okuyacağınız politik bir başyapıt bekliyor.



''Geçmişi denetim altında tutan geleceği de denetim altında tutar; şimdiyi denetim altında tutan geçmişi de denetim altında tutar''

''Özgürlük iki kere iki dört eder diyebilmektir. Buna izin verilirse, arkası gelir.''

''Savaşmanın amacı her zaman ,verilecek başka bir savaşta daha iyi bir konumda olmaktan başka bir şey değildir.''

''Felsefede, dinde ahlakta ya da politikada iki kere iki beş edebilirdi, ama iş top,tüfek ya da uçağın yapımına geldi mi,iki kere iki dört etmek zorundadır.''

''Savaş daha önce ki savaşlarla karşılaştırdığımız da düzenbazlıktan başka bir şey değildir.''

''En iyi kitaplar insana zaten bildiklerini söyleyen kitaplardır.''

''Yüksek kesimin amacı yerini korumaktır. Orta kesimin amacı yüksek kesimle yer değiştirmektir. Aşağı kesimin amacı ise toz pembe hülyalarla boş hayallere kapılarak herkesin eşit olduğu bir dünyayı düşlemekten ibarettir.''

''Kitleler kendi başlarına asla ayaklanmadıkları gibi ,sırf ezildikleri için ayaklandıkları da görülmemiştir.''

''Kavrayış ne denli fazlaysa ,yanılma da o ölçüde fazladır; Zeka ne denli fazlaysa,akıl o ölçüde azdır.''

''İktidar bir araç değil ,bir amaçtır.''

''Akıllılık çoğunluğa bakılarak ölçülmez.''

Yazar Hakkında ;

George Orwell, asıl adı ile Eric Arthur Blair (d. 25 Haziran 1903, Bihar; ö. 21 Ocak 1950, Londra) , 20. yüzyıl İngiliz edebiyatının önde gelen kalemleri arasındadır. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı romanı ve bu romanda yarattığı Big Brother (Büyük Birader) kavramı ile tanınır. Eserlerinde yer alan netlik, zeka, sosyal adaletsizliğe karşı farkındalık ve totalitarizm'e karşı duruşu onun imzası niteliğindedir. 21 Ocak 1950 tarihinde Londra'da hayata veda etmiş.

0 yorum

Sineklerin Tanrısı

Yazar : William Golding
Yayın : Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları - 262 Sayfa
Çeviri : Mina Urgan

William Golding'in okuduğum ilk kitabı olan ''Sineklerin Tanrısı'' bilindiği üzere bir çok kitabevinin en çok satanlar listesinde üst sıralarda. 28.Basımı yapılan kitabın satış rakamları oldukça üst seviyede. Bende oldukça dikkat çeken bu kitabı geçen haftalarda edindim. Çok uzun bir hikaye sayılmaz aslında Sineklerin Tanrısı. Konusu oldukça basit ve bilindik aslında. Çocukluğunda Mercan Adasını okumayanımız yoktur. Hikaye aslında ortak benzerlikler içeriyor fakat ana hatları dışında detaylarda uçurumlar kadar farklılıklardan söz etmek gerek. Mercan Adası tadında doğal bir atmosfer ve egzotik doğa ortamında geçen hikaye daha politik ve gizli bir şekilde insani mesajlar vererek büyüklere hitap etmekte birlikte ana konusu dışında fazla düşünmeden ve yüzeysel bir okumayla çocukların da dikkatini çekebilecek bir konu işliyor. Hikaye savaş sebebiyle bir grup çocuğun adaya düşmesiyle başlıyor ve gelişiyor. Ortak arkadaşlıklar ve iş birliği çerçevesinde çocuklar kendi aralarında kamplaşıyorlar. Çok detaya girmeyeceğim fakat olaylar daha sonra çatışma şeklinde devam ediyor. Büyük bir ülkenin küçük bir adaya sığdırılmış modeli olarak düşünebiliriz hikayeyi.


Karakter bakımından her birinin kendine has kişilikleri mevcut. Birisi oldukça zeki iken diğeri cesur ,bir diğeri de peygamber kadar hoşgörülü olabiliyor. Kişiliklerin temsil ettikleri modeller var. Mesela Ralph karakteri modern toplumcu yönetimin tipik bir iz düşümü olarak görülebilirken ,Jack karakteri daha otoriter ve dikta bir yönetimin tasavvuru şeklinde belirmekte.Yine başka bir karakter olan Domuzcuk akıl ,mantık ve bilgeliği simgeliyor. Eseri karakterler ve konusu dışında temsil ettiği sistem dahilinde bir bütün olarak derinlemesine kavrayarak okumak gerekiyor.Yoksa kitap size basit bir çocuk hikayesi gibi gelecektir. Sineklerin Tanrısı denilen ölü domuz kafası ise esasında insanın içerisinde ki kötülüğün bir simgesi. Her insanın içinde bulunan iyilikler ve kötülükler belirli çıkar ilişkileri söz konusu olduğunda çatışmaya başlar. Ayrıca iyilikle kötülüğün savaşından ziyade demokratik düzen ve diktatörlük rejimlerinin de kavgasına şahit oluyoruz. Modern bir toplum ve onu oluşturan çağdaş bireyler dünyadan soyutlanıp kendini içine çekildiğinde aynı Nazizmde olduğu gibi kabileşme eğilimiyle yavaş yavaş vahşileşmeye başlar. Bu yönüyle Nazi Almanyası ve Komünizme totaliterlik anlayışları sebebiyle ince bir eleştiri olarak anlamlandırma yapabiliriz. Dediğim gibi William Golding büyük bir sistemi-ideolojik ve yönetimsel- küçük bir adaya ve üzerinde yaşayan karakterlere çok güzel  uyarlamış. Özümseyerek ve anlamlar çıkararak okuduğunuzda basit bir ilkokul çağı kitabı gibi görünen - fakat aslında öyle olmayan- bu eserden çok zevk alacağınıza eminim. Unutmadan söylemem gereken son şey ise Mina Urganın ''Son Sözünü'' kitabın sonunda bulunmasına rağmen mutlaka kitabı bitirdikten sonra okumanız gerektiğidir..

Yazar Hakkında ;



Sir William Gerald Golding (19 Eylül 1911 – 19 Haziran 1993) İngiliz roman yazarı. 1911 yılında Cornwall'de doğdu. Oxford Üniversitesini bitirdi. 1934'te Poems yayınlandı. 1954'te Sineklerin Tanrısı ile ün kazandı. 1988'de "Sir" ünvanını alan Golding, 1993'te ardında yarım kalmış bir roman bırakarak (The Double Tongue) kalp yetmezliğinden öldü.

0 yorum

İnsanlık Tarihinde Yıldızın Parladığı Anlar

Yazar : Stefan Zweig
Yayın : Everest Yayınları - 304 Sayfa
Çeviri : Ahmet Arpad

Biyografik yazılarıyla tanıdığımız Stefan Zweig bu kitabında tarihin çeşitli dönemlerinde yaşayan kişiler ile yaşanan olaylara dair izlenimlerini yansıtıyor. 14 farklı olay ve kişinin anlatıldığı bu kitapta Zweig'in işin içine kattığı psikolojik izleri de görebiliyoruz. Anlatıyı gerçekçi ve sade bir üslupla anlatırken kişilerin ruh hallerini de dikkatlice analiz ediyor. Eser esasından insanlık yazgısını belirleyen ve tarihe damga vuran küçük zaman dilimlerinde gerçekleşen olaylara dikkat çekmek istiyor. Çünkü tarih her zaman yazılmıyor sadece birikimini yüzyılların hazırladığı anlık olaylar tarih kitaplarında yer bulabiliyor. Kitapta anlatılan konulara gelecek olursak yazar oldukça geniş bir yelpaze belirlemiş. Büyük Okyanusun keşfi, Bizansın fethi, Güney kutbunun keşfi, Yeni Helvetia ve Suterin hikayesi, Napolyonun sonu, Marseillaise Marşı, Amerika-Avrupa arası telgraf hattı projesi ile Handel, Cicero, Dostoyevski, Tolstoy, Lenin ve Wilsona kadar çeşitli şahsiyetlerin insanlık tarihine mal olmuş önemli anlarına ışık tutuyor. İnsanlık için önemli olmakla birlikte ayrıca tarihin yazgısını da değiştiren bu olaylara Zweig in gözünden bakmanın bir ayrıcalık olduğunu düşünüyorum.


Toplumsal eşitlik ve uyum, sadece kamusal görev üstlenmiş kişilerin insanların çıkarları uğruna kendi çıkarlarından vazgeçmeleri ya da onları ertelemeleriyle mümkün olabilir. -Cicero-

İktidar hırslısı biri için ideal değil kişisel güç, onur değil elde edeceği ganimet önemlidir. -Cicero-

Şiddet uygulama gücünü elinde bulunduran kişi adalete tecavüz ediyor demektir. -Cicero-

Yüzü düşmana dönük ölmek, yere çarptırılarak katledilmekten daha onurludur. -Cicero-

Hiçbir sanatçı günün yirmi dört saatinde aralıksız sanatçı değildir.

Gücüne güvenerek savaş hazırlığına başlayanlar, silahlanana kadar hep barıştan söz ederler.

Bütün büyük askeri hareketlerde düşmana şaşırtmayla indirilen darbe kesin başarıya ulaştırır.

Ne yazık ki dünya tarihinde insanlar hep tehlike kaçınılmaz olduğunda birleşmeye karar verirler.

Sadece acı çeken biri sevincin değerini bilebilir.

Yaşlı bir insan ne ölümü aramalı ,ne de onu geciktirmeye çalışmalıdır. -Cicero-

Yazar Hakkında :

Stefan Zweig, (d. 28 Kasım 1881ViyanaAvusturya-Macaristan - ö. 22 Şubat 1942PetrópolisRio deJaneiroBrezilyaAvusturyalı romancıoyun yazarı, gazeteci ve biyografi yazarı.Babası varlıklı bir sanayici olan Stefan Zweig, küçük yaşlardan itibaren kültür ve edebiyat alanında eğitim görmeye başladı.Avrupa’nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve yaşamındaki düş kırıklıkları nedeniyle 22 Şubat 1942'de Rio de Janeiro'da, karısı Lotte ile birlikte intihar etti.