29 Haziran 2014

Cumhurbaşkanlığı Seçimine Doğru



Cumhurbaşkanı makamı nedense cogu zaman cogu kişinin coğu kez dikkatini dahi çekmemistir. Belki bastakilerin meziyetsizligi belki de gercekte bu makamın özünde bulunan geri planda durma kompleksi sebebiyle dünden bugüne algı hiç değişmedi. Cumhurbaşkanının önemli fakat hep arkada gölge gibi durması gerektigi gibi bir düşünceye kapıldık. Bilinç altimiza yatan bu fikrin peşinden gittik. Her gelecek olan sahsiyetinde aynı dereden hep aynı suyu getirecegine inandık. Yani lider vasıflı birini hayal dahi edemedik. Esasında lider kelimesinin bu makama ne derece uygun kaçtığını bu zamana kadar idrak edemedik. Yani çıkıp gelen bir kisinin liderlik meziyetlerini sergilemesini gözlemleme şansımız olmadı. Dedigim gibi ya kisilerden sebep veyahutta makamin gecmisten gelen gelenekselliginden kaynaklanıyor. Yeni seçimlerde bu alginin sil baştan değişeceği düşüncesini taşıyorum. Bildiğimizi sandığımız görev tanımlarının aslında gerçeği yansıtmadığını göreceğiz. Uzun zamandır başkanlık gibi bir sistemin oturtulmaya çalışıldığını hepimiz biliyoruz. Yapılmak istenen Erdoğanın tek elden güçlü yetkilerle otoriterligini arttırmak suretiyle toplumsal baski mekanizmasini harekete gecirip tek bir bireye ulasincaya dek oto kontrolü sağlamasıdır. Cumhurbaşkanlığı ile başkanlık sistemi arasindaki ince çizgi iste budur. Otoritelesmenin sonucunda anti demokratiklesme ile özgürlükler kapsaminda demokratiklesme sınavı verilecek. Erdoğanın totaliter kişiliği buna en büyük tehdittir. Yani tek bir birey kalıncaya dek yaşam alanlarına müdahale etme anlamına gelen totalitizm önümüzde ki en büyük engel gibi durmaktadır.  Kisilik yapisindan kaynaklı bu tip kompleksli ruh halleri toplum sağlığı icinde sakıncalıdır. Zaten yeterince otoriterlik şikayetleri eden bizler kim bilir ne derece bir kişilik degisikligine evrilecegiz. Demek istedigim bu yeni kılıf değiştirmiş anlayış pek değişmeyecek. Toplumların dinamiklesen dusuncelerinin er yada gec bu fikri çürüteceğini düşünüyorum. Ne de olsa ailesel ve içerisinde yaşadığımız çevresel etmenler algılarımızı hep belirli perspektifler etrafında sekillendiriyor. En önemli mesele kendi sınırlarımızı  zorliyamiyor kalıplarımızın dışına çıkamıyoruz. Bu kıtlaşan etki mekanizması bizleri belli bir seviyeye ulaşmada örseliyor. Muhafazakarlık dediğimiz anlayış tam bu noktada ortaya çıkıp hayatımıza ve düşüncelerimize belirli bir sınır koyuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder