02 Temmuz 2014

Demir Ökçe

Amerikalı ünlü yazar Jack London denince aklımıza ilk gelen eserlerin başında ''Demir Ökçe'' gelir.Dünya siyasi tarihine de bir yönüyle ışık tutan bu eserin en önemli özeliği sosyalizm üzerine yazılan ilk kitaplardan biri olmasıdır.Özellikle sosyalizmin daha yeni bir bilinçle yayılmaya başladığı dünyada Jack London en önemli sosyalistlerin başında gelmektedir.19. yy sonlarına doğru dünyada ki siyasi aktörlerin kendi ideolojilerini yayma girişimleri had safhaya ulaşmıştı.Yazar burada anlattığı konu itibarı ile de Amerikayı eserine konu ediyor. Amerika da ki sosyoekonomik durumdan çalışma koşullarına,emekçi sınıfların derin oligarşik yapıyla mücadelesi ve sendikalaşma gibi konular ele alınıyor.Edebi tarzda yazılmış bir eser olması münasebetiyle o dönemde dahi okunurluk oranı günümüze kadar hiç düşmedi.Yani ''Demir Ökçe''  popülerliğini halen savunduğu fikirlerle muhafaza ediyor.Ayrıca ufak bir tavsiye verecek olursam kitabı özellikle İş-Kültür yayınlarının çevirisinden okuyun.Kitap notlarına geçecek olursak;

Eser öncelikle sendika yöneticisi olan kahramanımızın, Martin Eden(bkz) romanından hatırlayacağınız şekliyle benzer özelliklerde genç,güzel ve kültürlü bir genç kıza aşık olmasıyla başlıyor.Her ne kadar konular farklı olsa da aşk ve mücadele yönüyle iki kitap aslında benzer ögeler taşıyor.Kız ile farklı sınıflara ait olmalarına rağmen kahramanımız konuşma üslubu ve hitabıyla genç kızın dikkatini üzerine çekmeyi başarıyor.Kızın ailesinin aristokrat bir yapıda olması ve kapitalist unsurları göz önünde bulundurması hatta bunun üstüne en önemlisi de bir iş adamı olması kahramanımızın da belirli bir safta mücadelesine başlamasına ön ayak olur.Öncelikle belirtmeliyim ki kitap belirli bir ideolojinin baskınlığı üzerine kurulmuş.Yani kitabı okurken belirli bir ideolojik propaganda yapıldığı kanısına varabilirsiniz keza yazarın diliyle kahramanımız çoğu zaman karşısındakini bayağı bir morartıyor.Girilen diyaloglara bazen üçüncü ve dördüncü kişilerde müdahil olabiliyor.Aslında bu kitap roman tadından öte o dönemde yeni yayılan sosyalizmin tüm unsurlarını okuyucusuna tanıtma gibi bir misyon edinmiş.Hem olayların içinde yüzmekle kalmıyor aynı zamanda gerçekleri tüm çıplaklığıyla görmenizi sağlıyor.Sistemin insanlara ayrımcı bir şekilde yaklaşıp sömürdükten sonra bir paçavra gibi nasıl savurduğu anlatılan konular arasında.Aslında kahramanımız kızı kendine aşık ediyor hatta babası da bu kadar girişken ve nerede ne konuşmasını bilen delikanlıya hayranlık besliyor.Çalışma şartların uygunsuzluğundan tutun da uzun çalışma süreleri, sosyal yönden yetersizlikler ile kapitalist sistemin eleştirisi başarıyla yapılıyor kitapta.Para babalarının nasıl devletin yöneticileriyle,askeriyle,kiliseleriyle,basınıyla ve mahkemeleriyle ilişki kurup oligarşik bir yapı oluşturduklarını ve bu yapının halkın alt kesimini tüm vahşiliği ile nasıl sömürdüğünü açık bir dille anlatıyor.Kilisenin dini sömürü,askerin kaba kuvvet,mahkemelerin baskı aracı,basının sansür,devlet yönetiminin de insani sömürüye imza attığını ve bu kurumların sürekli içli dışlı kendi çıkarlarını gözeterek iş adamları çevresinde-yani para çevresinde- kısır bir döngüyle hareket ettiği de kitabın özünden çıkartabileceğimiz diğer bir sonuç.Emekçi sınıfın yapması gereken şeyin kendisi dışında hiç kimseyi düşünmeyen ve iliklerine kadar emen bu çarkı bozuk yapıyı devrim yoluyla değiştirmesinin bir gereklilikten öte zorunluluk olduğu da ayrı bir sonuç olarak kitabın  özünden çıkartılabilir. Kahramanımızın çabaları örgütlü bir işçi sınıfı oluşturmaya zemin hazırlamak aslında. ''Örgütlü bir halkın karşısında hiç bir kuvvet duramaz'' felsefesiyle çalışmalarına devam eder.Devrim fikrini kitlelere aşılamak için toplantı üzerine toplantı yapar.Tabi ki kendi düşüncelerine sahip olmayan ve devrimin toplumsal bir yıkım olacağını söyleyenlerde çıkar.Kahramanımızın yanlış yolda olduğunu ve esasında çözümün uzlaşıda olduğu görüşünü savunanlarda vardır.Toplantıların çoğu oligarşik yapı tarafından tehlikeli bulunarak dağıtılır.Kilise sosyalizmin Tanrı yasalarına aykırı bir ateizmi savunduğunu ortaya atarak kitlelerin katılımını engellemek ister.Asker zor kullanarak bu fikri savunan önderleri tutuklar ve toplantıları kaba kuvvetle dağıtır.Mahkemeler suçlu ilan ettikleri kişileri en üst sınırdan cezalandırır. İş adamları toplantı yapan ve greve çıkan işçileri birer birer işten atar.Basın yayın organları düzen lehine kara propaganda yapıp dilediğince sansür uygular.Devlet yönetimi bütün yazılı dergi ve kitapları toplattırır.Zaten kitabın adından anlaşılacağı üzerine ''Demir Ökçe'' önüne kattığını yok eden ve ökçesini indirip kitleleri hizaya getiren-tabiri caizse koydu mu oturtan- oligarşik bir yapıdır.Çok değişik düşüncelerin şekillendirdiği insanlar kitabı ayrıca renklendirir.İş başında eli kolu kopan insanların yaşamlarına değinilir.Emekçilerin nasıl paçavra gibi atıldığı uzun uzun anlatılır ve çözüm için kapitalist düzenin yıkılıp sosyalist bir yapının oluşturulmasının gerekliliğinin üzerine sık sık atıf yapılır.Kahramanımız ayrıca bürokratlarla,generallerle,valiler ve işverenlerle uzun uzun tartışmayı tüm hararetiyle sürdürür.Devrim düşüncesini Amerikanın belirli semtlerinde benimsetir ve Chicago sokak savaşları kitabın sonunda destansı bir dille anlatılır.Tüm olağanlığıyla ve açıklığıyla sefil ve perişan halde ki işçi güruhunun acımasız oligarşiye mücadelesinin anlatımı eşsizdir.Ben özellikle bu bölümleri daha bir yoğunlaşarak ve tane tane okumanızı tavsiye ediyorum.Kitabın finalini oluşturan edebi üslub kanımca bu sahneleri anlatırken tavan yapmış.Kitabın finali maalesef işçiler için pek iç açıcı değil çünkü devlet ökçesini tüm sertliğiyle emekçilerin kafasına bir kez daha indirmiştir ve devrimde başka bir bahara kalmıştır.Yazarın devrim tutkusunu tüm dönemlerde canlı tutmayı amaçladığı için böyle bir sonu uygun gördüğünü düşünüyorum.



Yazar Hakkında;

Jack London (12 Ocak 1876San Francisco - 22 Kasım 1916Kaliforniya), ABD'li gazeteci ve roman yazarıVahşetin ÇağrısıMartin EdenDemir ÖkçeBeyaz Diş ve Deniz Kurdu başta olmak üzere elliden fazla kitabın yazarı olan Jack London, Dünya ticari dergi romanının öncüsü ve yazarlıktan yüksek gelir elde edebilen Amerikalıların ilklerindendir.
(Alıntı;Wikipedia)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder