Trafik keşmekeşi ile birlikte
hayatımız hepten stres ile zaman kaybı ibaresinden oluşur hale
geldi. Saatlerce süren dur kalklar sinirleri de haliyle altüst
ediyor. Toplu ulaşımın maalesef rağbet görmediği ülkemizde bu
yöndeki uçurum her geçen gün dahada büyüyor. Ulaşım araçları
verimli kullanılmadığı gibi trafiğin başlıca çözümü olarak
planlanan metrolarda maalesef ki istenileni veremedi. Toplumsal
bilinç yapımız bu konuda evrilmeden sorunun çözümünün çok da
fazla olacağı kanısını taşımıyorum. Geçmişten günümüze
kadar bu konuda hiçbir ilerleme sağlanamadı. Alternatif ulaşım
araçlarının kullanılmıyor olması ve bilinçsiz tüketici
profilimizde bunda baş sorumlu bir konumda. Sadece tüketime dönük
algılarımız sayesinde trafikteki araç sayısı artmış buna
paralelde mutsuz ve stresli sürücü sayımızda aynı şekilde
artmıştır. Modern batı toplumlarında alternatif ulaşım
araçları aktif şekilde kullanılmaktadır. Bunların başında da
toplumumuzda gerekli değerini bir türlü bulamamış olan
bisikletleri örnek gösterebiliriz. Ulaşım amaçlı
kullanılabileceği gibi aynı zamanda spor aktiviteleri içinde
sıkça kullanılan bisikletler özellikle Fransa gibi Avrupa
ülkelerinde hak ettiği saygıyı görmektedir. Fransa da özellikle
bisiklet hayatla iç içe geçmiş durumda. Fransa Bisiklet Turunu
malumunuz bilmeyenimiz yoktur. Özellikle Çin de dahi kalabalıklıkla
birlikte artan araçların yol açtığı hava kirliliğini asgari ye
indirme amaçlı bisiklet normal bir ulaşım aracı gibi kabul
görüyor. Temelde kendi açımızdan bunun sebeplerini irdeleyecek
olursak toplumsal dinamiklerimiz maalesef ki bu konuda duyarsız
kalmıştır. Eğitim seviyesinin düşüklüğü de bu uçurumu daha
da büyütmüş ve Dünya nezdinde kabul gören bu spor dalı
ülkemizde gelişmemiştir. Şu anda sadece üniversite ve bisiklet
derneklerinin organizasyonları ile aktiviteler tam manasıyla
düzenlenebilmektedir. Bunun dışındaki istisnalardan söz edecek
olursak mesela buna Cumhurbaşkanlığı bisiklet turunu
gösterebiliriz. Ülkemizdeki bu spor dalının profesyonel manada ve
küresel çapta isim elde etmesini belkide sağlayan tek
organizayondur. Bisiklet kullanıcıları bu tip turların dışında
neredeyse kendi imkanlarıyla bu sporu icraa etmektedirler. Genel
olarak ülkemizin bu spor dalı için neler yapabileceğini de
sorgulamamız gerekir. Mesela devletinde bu spor dalını
geliştirecek ve özellikle de bisiklet kullanıcılarını daha da
teşvik edip bu sporu sevdirecek adımları atması gerekiyor. Ne
yazık ki günümüze kadar diğer spor dalları kadar bu spor dalı
yeterli seviyede teşvik edilmedi. Halkımızında aynı şekilde
duyarsız bazı özellikleri ön plana çıkıyor. Eminim ki bilinçli
ve sadece problem yaratmak için yapmıyorlar. Bana kalırsa
geçmişten gelen genlerimizde fazlaca vurdumduymazlık ve
umursamamazlık gibi özellikler fazlaca var. Örnek vermek gerekecek
olursak bisiklet yollarında piknikçilerin yaptıkları mangal
ziyafetlerini gösterebiliriz. Zaten sadece belirli yerlerde kısıtlı
imkanlarla var olan bisiklet yolları riyakar bir tavırla işgal
edilmektedir. Çok fazla kendimizi düşünüyoruz hemde her konuda.
Bireylere saygı kavramının ayaklar altına alındığı günümüzde
belkide ikinci sınıf sporcu muamelesi gören bisikletçiler bu
konuda yardım beklemektedir. Hem halkımızdan hemde devletimizden.
Sıkıntılara değinmişken ikincil olarak araç sürücülerinin
yapmış oldukları hatalardan bahsedebiliriz. Deminde belirttiğim
tarzda bisiklet yollarını işgal etmekle kalmayıp aynı zamanda
neredeyse yolda bisikletçi arkadaşlarımızı ezecek yapıda bir
tutum sergiliyorlar. Sadece kendi var olma çabası içinde bulunan
bu insan profili ciddi manada yollarda tehlike saçıyor. İnsanımıza
özgü olduğunu düşündüğüm bu hatalar zincirini kırmak aslen
iyi bir eğitimden ziyade toplumsal ahlak normlarının yeniden
belirlenmesi ve bireylere empoze edilmesiyle çözülebilecek.
Açıkcası benim sadece bisikletliler değil özellikle
gözlemlediğim kadarıyla engelli yurttaşlarımıza karşıda
belirli bir sorumsuzluğu var. Yollarda engelli yurttaşlarımıza
öncelik tanımıyoruz. Neredeyse hayatlarını riske edecek tarzda
hareket ediyoruz. Geçenlerde izlediğim bir video gerçekten bende
şaşkınlık yaratmıştı. Bisikletle yolda giden bir arkadaşımıza
otobüs içinde bulunan kendini bilmez bir yolcu ''ezelim gitsin''
diyordu. Bu tarzda yaklaşımı olan neredeyse insan bile
diyemeyeceğimiz bu şahıslarla aynı havayı solumak bile bence
sorunun tam içinde yer aldığımızın bir kanıtıdır. İnsanların
bisiklet gibi ölümlerle sonuçlanabilecek bir spor dalı için daha
duyarlı olmasını bekliyoruz. Geçtiğimiz dönemde maalesef
arkadaşlarımız bu zihniyetin kurbanı olup hayatlarını
kaybettiler. Aslında onları ölüme götüren dört tekerlekli
metal gövdeli mekanik aksanlı bir araç değil bir zihniyetti.
Bisikletçi cinayetlerinin bir an önce son bulmasını diliyorum.
İlkokul çağlarında benimde peugeot marka bir bisikletim vardı.
Okul çıkışlarında gezip tozardık. Gerekli ilgiyi o dönemlerde
gösteremediğim için zamanla bisikletim bodrumda paslanıp
kullanılamayacak duruma geldi. Demek istediğim en azından her
birimiz bir dönem bisikletle tanıştık. Bisikleti olsun veya
olmasın hepimizin bu yönde ortak bir paydası var. Kimimiz bunu
dahada geliştirip hobi haline getirdik,kimimizde sadece heves
giderip bu aktivitemizi tamamen unuttuk. Bisikleti aslen sadece iki
tekerleği,bir selesi olan demir bir objeden ibaret görmemek
gerekir. Bisiklet doğadır,bisiklet
umuttur,kardeşliktir,arkadaşlıktır, ortak bir amaca dönük
birleştirici bir etkendir. Bisiklet sürdürülebilirliktir,yaşama
saygıdır,dünyada mazota ve egzosa karşı yegane bir
başkaldırmadır. Dediğim gibi bir bütünün ilkeler haline
getirilmiş şeklidir. İnsana ve tabiata karşı sorumluluk
bilinciyle özdeşleşmiştir. Spor yönüyle bakacak olursak ta
doğanın insanlara sunduğu vücudumuza karşı yerine getirdiğimiz
ödevimizdir. Zincirleri kopararak dünya ile bir olma,sınırları
ortadan kaldırarak insanları kucaklayan evrensel bir idealdir.
Ayrıca motorlu taşıtlar gibi kimsenin canına kastetmeyen masumane
bir araçtır. Bisiklet sağlıklı zinde olmak demektir. Özgürlüğün
sınırsızlılığının vücut bulmuş şeklidir. Bisikletçileri
kısaca 10 maddede tanımlayacak olursak;
1-Barışçıldırlar
2-Çevreye ve insanlara karşı
saygılıdırlar
3-Özgürlükçülerdir
4-Evrensel normlara göre kucaklayıcı
ve birleştiricilerdir.
5-Tabiatla dostturlar
6-Kompleksleri yoktur gayet rahattırlar
7-Paylaşımcı ve arkadaş
canlısıdırlar
8-Kişisel kuruntuya düşmemekle
birlikte sadece kendilerini düşünmezler
9-İdealleri olan insanlardır, sebep
sonuç ilişkisine bakmazlar
10-Kendi çıkarlarından ziyade
toplumsal çıkarları gözetirler
Kısaca bu sporun özüne de kısaca
değindikten sonra bizimde tek umduğumuz bu branşın uluslararası
norm ve kriterlere bir an önce ulaşmasıdır. Olumlu hiçbir şey
olmuyor mu diye soracak arkadaşlarımız olabilir. Aslında
belediyeler nezdinde bazı projelere rastlıyoruz. Bu bile bence
hayata geçmese de önemli bir atılımdır. Bisiklet yollarının
yaygınlaştırılması,bisiklet kiralama imkanlarının daha fazla
sağlanması gibi atılacak daha bir çok adım var. Ayrıca belediye
otobüslerinin bisikletli arkadaşlarımız için dizayn ettiği
araçlarda olumlu bir gelişme sayılabilir. Bazı AVM'lerin
girişinde yer alan bisiklet standları da önemli bir ilerleme.
Belirli muhitler dışında altyapımız ne yazık ki çok zayıf.
Ödenekleri arttırarak bu yönde ilerleme sağlanabilir. Bisiklet
yollarının işgalini engellemek içinde devlete belirli görevler
düşüyor. Bu sadece bisikletçi arkadaşlarımızın protesto ve
eylemleriyle sonuca ulaşabilecek bir konu değil. Devlet bu yönde
cezai yöntemlerini sıkılaştırmalı ve tavizsiz bir şekilde hiç
taammülsüz bu işgalcilere gerekli ceza ve yaptırımları
uygulamalıdır. Ancak sonuca böyle gidilebileceğini düşünüyorum.
Denetlemelerin daha sık ve rutin uygulanması gerekiyor. Birde
bisiklet organizasyonlarına değinmekte fayda var. Maalesef ki bir
çok arkadaşımız bu organizasyonlar için gerekli desteği
görmüyor. İmkanların arttırılıp daha cazip bir hale
getirilmesi gereken bu organizasyonlar bireysel bazı çabalarla
gerçekleşebiliyor. Valilikler,belediyeler ve kamu kurumlarının
destekleriyle bu etkinlikleri dahada artırmasını ve insanlarımıza
bisikleti daha mümkün kılınabilir bir hale getirmesini umut
ediyorum. Ülkemiz jeopolitik anlamda da bisiklet için çok uygun.
Kapadokya,Çanakkale,Marmaris vb.. gibi turlar yıl içerisinde daha
çok tekrarlanmalıdır. İstanbul içinde dahi doğa ile iç içe
bir sürüş alanı bulmak zorlaştı. Doğanın ve yeşil alanların
yok edilmesi imkanları her geçen gün kısıtlamaktadır. Şehir
içindeki monotonlaşmış hayat,hava kirliliği ve her geçen gün
kontrolsüz çoğalan araçlarda bisikletçiler için olumsuz etki
yaratmakta. İmkanların genişletilebilmesi ve hayat standartlarımız
yükseltilebilmesi için bu etkilerin olabildiğince aşağıya
çekilmesi gerekiyor. Ülkemizde bisikletçi sayısı ne kadar
artarsa doğru orantılı olarak ta o kadar gelişiriz. Hem bireysel
anlamda hemde ülke anlamında belirli bir seviyeye ulaşmak gibi bir
düşüncemiz varsa bu yönde atılacak belkide ilk adım bu spor
dalının yaygınlaştırılması olacaktır. Atamız ''sağlam kafa
sağlam vücutta bulunur'' demiş. Şimdilik kazasız belasız iyi
sürüşler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder