02 Kasım 2014

Bisiklet Aktivitesinin Ülkemizdeki Etkilerine Genel Bir Bakış


Trafik keşmekeşi ile birlikte hayatımız hepten stres ile zaman kaybı ibaresinden oluşur hale geldi. Saatlerce süren dur kalklar sinirleri de haliyle altüst ediyor. Toplu ulaşımın maalesef rağbet görmediği ülkemizde bu yöndeki uçurum her geçen gün dahada büyüyor. Ulaşım araçları verimli kullanılmadığı gibi trafiğin başlıca çözümü olarak planlanan metrolarda maalesef ki istenileni veremedi. Toplumsal bilinç yapımız bu konuda evrilmeden sorunun çözümünün çok da fazla olacağı kanısını taşımıyorum. Geçmişten günümüze kadar bu konuda hiçbir ilerleme sağlanamadı. Alternatif ulaşım araçlarının kullanılmıyor olması ve bilinçsiz tüketici profilimizde bunda baş sorumlu bir konumda. Sadece tüketime dönük algılarımız sayesinde trafikteki araç sayısı artmış buna paralelde mutsuz ve stresli sürücü sayımızda aynı şekilde artmıştır. Modern batı toplumlarında alternatif ulaşım araçları aktif şekilde kullanılmaktadır. Bunların başında da toplumumuzda gerekli değerini bir türlü bulamamış olan bisikletleri örnek gösterebiliriz. Ulaşım amaçlı kullanılabileceği gibi aynı zamanda spor aktiviteleri içinde sıkça kullanılan bisikletler özellikle Fransa gibi Avrupa ülkelerinde hak ettiği saygıyı görmektedir. Fransa da özellikle bisiklet hayatla iç içe geçmiş durumda. Fransa Bisiklet Turunu malumunuz bilmeyenimiz yoktur. Özellikle Çin de dahi kalabalıklıkla birlikte artan araçların yol açtığı hava kirliliğini asgari ye indirme amaçlı bisiklet normal bir ulaşım aracı gibi kabul görüyor. Temelde kendi açımızdan bunun sebeplerini irdeleyecek olursak toplumsal dinamiklerimiz maalesef ki bu konuda duyarsız kalmıştır. Eğitim seviyesinin düşüklüğü de bu uçurumu daha da büyütmüş ve Dünya nezdinde kabul gören bu spor dalı ülkemizde gelişmemiştir. Şu anda sadece üniversite ve bisiklet derneklerinin organizasyonları ile aktiviteler tam manasıyla düzenlenebilmektedir. Bunun dışındaki istisnalardan söz edecek olursak mesela buna Cumhurbaşkanlığı bisiklet turunu gösterebiliriz. Ülkemizdeki bu spor dalının profesyonel manada ve küresel çapta isim elde etmesini belkide sağlayan tek organizayondur. Bisiklet kullanıcıları bu tip turların dışında neredeyse kendi imkanlarıyla bu sporu icraa etmektedirler. Genel olarak ülkemizin bu spor dalı için neler yapabileceğini de sorgulamamız gerekir. Mesela devletinde bu spor dalını geliştirecek ve özellikle de bisiklet kullanıcılarını daha da teşvik edip bu sporu sevdirecek adımları atması gerekiyor. Ne yazık ki günümüze kadar diğer spor dalları kadar bu spor dalı yeterli seviyede teşvik edilmedi. Halkımızında aynı şekilde duyarsız bazı özellikleri ön plana çıkıyor. Eminim ki bilinçli ve sadece problem yaratmak için yapmıyorlar. Bana kalırsa geçmişten gelen genlerimizde fazlaca vurdumduymazlık ve umursamamazlık gibi özellikler fazlaca var. Örnek vermek gerekecek olursak bisiklet yollarında piknikçilerin yaptıkları mangal ziyafetlerini gösterebiliriz. Zaten sadece belirli yerlerde kısıtlı imkanlarla var olan bisiklet yolları riyakar bir tavırla işgal edilmektedir. Çok fazla kendimizi düşünüyoruz hemde her konuda. Bireylere saygı kavramının ayaklar altına alındığı günümüzde belkide ikinci sınıf sporcu muamelesi gören bisikletçiler bu konuda yardım beklemektedir. Hem halkımızdan hemde devletimizden. Sıkıntılara değinmişken ikincil olarak araç sürücülerinin yapmış oldukları hatalardan bahsedebiliriz. Deminde belirttiğim tarzda bisiklet yollarını işgal etmekle kalmayıp aynı zamanda neredeyse yolda bisikletçi arkadaşlarımızı ezecek yapıda bir tutum sergiliyorlar. Sadece kendi var olma çabası içinde bulunan bu insan profili ciddi manada yollarda tehlike saçıyor. İnsanımıza özgü olduğunu düşündüğüm bu hatalar zincirini kırmak aslen iyi bir eğitimden ziyade toplumsal ahlak normlarının yeniden belirlenmesi ve bireylere empoze edilmesiyle çözülebilecek. Açıkcası benim sadece bisikletliler değil özellikle gözlemlediğim kadarıyla engelli yurttaşlarımıza karşıda belirli bir sorumsuzluğu var. Yollarda engelli yurttaşlarımıza öncelik tanımıyoruz. Neredeyse hayatlarını riske edecek tarzda hareket ediyoruz. Geçenlerde izlediğim bir video gerçekten bende şaşkınlık yaratmıştı. Bisikletle yolda giden bir arkadaşımıza otobüs içinde bulunan kendini bilmez bir yolcu ''ezelim gitsin'' diyordu. Bu tarzda yaklaşımı olan neredeyse insan bile diyemeyeceğimiz bu şahıslarla aynı havayı solumak bile bence sorunun tam içinde yer aldığımızın bir kanıtıdır. İnsanların bisiklet gibi ölümlerle sonuçlanabilecek bir spor dalı için daha duyarlı olmasını bekliyoruz. Geçtiğimiz dönemde maalesef arkadaşlarımız bu zihniyetin kurbanı olup hayatlarını kaybettiler. Aslında onları ölüme götüren dört tekerlekli metal gövdeli mekanik aksanlı bir araç değil bir zihniyetti. Bisikletçi cinayetlerinin bir an önce son bulmasını diliyorum. İlkokul çağlarında benimde peugeot marka bir bisikletim vardı. Okul çıkışlarında gezip tozardık. Gerekli ilgiyi o dönemlerde gösteremediğim için zamanla bisikletim bodrumda paslanıp kullanılamayacak duruma geldi. Demek istediğim en azından her birimiz bir dönem bisikletle tanıştık. Bisikleti olsun veya olmasın hepimizin bu yönde ortak bir paydası var. Kimimiz bunu dahada geliştirip hobi haline getirdik,kimimizde sadece heves giderip bu aktivitemizi tamamen unuttuk. Bisikleti aslen sadece iki tekerleği,bir selesi olan demir bir objeden ibaret görmemek gerekir. Bisiklet doğadır,bisiklet umuttur,kardeşliktir,arkadaşlıktır, ortak bir amaca dönük birleştirici bir etkendir. Bisiklet sürdürülebilirliktir,yaşama saygıdır,dünyada mazota ve egzosa karşı yegane bir başkaldırmadır. Dediğim gibi bir bütünün ilkeler haline getirilmiş şeklidir. İnsana ve tabiata karşı sorumluluk bilinciyle özdeşleşmiştir. Spor yönüyle bakacak olursak ta doğanın insanlara sunduğu vücudumuza karşı yerine getirdiğimiz ödevimizdir. Zincirleri kopararak dünya ile bir olma,sınırları ortadan kaldırarak insanları kucaklayan evrensel bir idealdir. Ayrıca motorlu taşıtlar gibi kimsenin canına kastetmeyen masumane bir araçtır. Bisiklet sağlıklı zinde olmak demektir. Özgürlüğün sınırsızlılığının vücut bulmuş şeklidir. Bisikletçileri kısaca 10 maddede tanımlayacak olursak;

1-Barışçıldırlar
2-Çevreye ve insanlara karşı saygılıdırlar
3-Özgürlükçülerdir
4-Evrensel normlara göre kucaklayıcı ve birleştiricilerdir.
5-Tabiatla dostturlar
6-Kompleksleri yoktur gayet rahattırlar
7-Paylaşımcı ve arkadaş canlısıdırlar
8-Kişisel kuruntuya düşmemekle birlikte sadece kendilerini düşünmezler
9-İdealleri olan insanlardır, sebep sonuç ilişkisine bakmazlar
10-Kendi çıkarlarından ziyade toplumsal çıkarları gözetirler



Kısaca bu sporun özüne de kısaca değindikten sonra bizimde tek umduğumuz bu branşın uluslararası norm ve kriterlere bir an önce ulaşmasıdır. Olumlu hiçbir şey olmuyor mu diye soracak arkadaşlarımız olabilir. Aslında belediyeler nezdinde bazı projelere rastlıyoruz. Bu bile bence hayata geçmese de önemli bir atılımdır. Bisiklet yollarının yaygınlaştırılması,bisiklet kiralama imkanlarının daha fazla sağlanması gibi atılacak daha bir çok adım var. Ayrıca belediye otobüslerinin bisikletli arkadaşlarımız için dizayn ettiği araçlarda olumlu bir gelişme sayılabilir. Bazı AVM'lerin girişinde yer alan bisiklet standları da önemli bir ilerleme. Belirli muhitler dışında altyapımız ne yazık ki çok zayıf. Ödenekleri arttırarak bu yönde ilerleme sağlanabilir. Bisiklet yollarının işgalini engellemek içinde devlete belirli görevler düşüyor. Bu sadece bisikletçi arkadaşlarımızın protesto ve eylemleriyle sonuca ulaşabilecek bir konu değil. Devlet bu yönde cezai yöntemlerini sıkılaştırmalı ve tavizsiz bir şekilde hiç taammülsüz bu işgalcilere gerekli ceza ve yaptırımları uygulamalıdır. Ancak sonuca böyle gidilebileceğini düşünüyorum. Denetlemelerin daha sık ve rutin uygulanması gerekiyor. Birde bisiklet organizasyonlarına değinmekte fayda var. Maalesef ki bir çok arkadaşımız bu organizasyonlar için gerekli desteği görmüyor. İmkanların arttırılıp daha cazip bir hale getirilmesi gereken bu organizasyonlar bireysel bazı çabalarla gerçekleşebiliyor. Valilikler,belediyeler ve kamu kurumlarının destekleriyle bu etkinlikleri dahada artırmasını ve insanlarımıza bisikleti daha mümkün kılınabilir bir hale getirmesini umut ediyorum. Ülkemiz jeopolitik anlamda da bisiklet için çok uygun. Kapadokya,Çanakkale,Marmaris vb.. gibi turlar yıl içerisinde daha çok tekrarlanmalıdır. İstanbul içinde dahi doğa ile iç içe bir sürüş alanı bulmak zorlaştı. Doğanın ve yeşil alanların yok edilmesi imkanları her geçen gün kısıtlamaktadır. Şehir içindeki monotonlaşmış hayat,hava kirliliği ve her geçen gün kontrolsüz çoğalan araçlarda bisikletçiler için olumsuz etki yaratmakta. İmkanların genişletilebilmesi ve hayat standartlarımız yükseltilebilmesi için bu etkilerin olabildiğince aşağıya çekilmesi gerekiyor. Ülkemizde bisikletçi sayısı ne kadar artarsa doğru orantılı olarak ta o kadar gelişiriz. Hem bireysel anlamda hemde ülke anlamında belirli bir seviyeye ulaşmak gibi bir düşüncemiz varsa bu yönde atılacak belkide ilk adım bu spor dalının yaygınlaştırılması olacaktır. Atamız ''sağlam kafa sağlam vücutta bulunur'' demiş. Şimdilik kazasız belasız iyi sürüşler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder