0 yorum

Oblomov


Yazar : İvan Aleksandroviç Gonçarov
Yayın : Everest Yayınları - 598 Sayfa
Çeviri : Sabri Gürses

Eski Çarlık Rusyası insanın doğal hayatta ki yaşamının getirdiği dinginliğin var ettiği bir karakter olarak karşımıza çıkan Oblomov gerek soylu kişiliğiyle gerekse miskinlik ve tembelliğin gölgesinde kalmışlığının getirdiği ezikliğiyle var edilen bir şahsiyettir. Yazar,Oblomovu her şeye kayıtsız tembellikten yataktan kalkmayan, üşengeç ve bir o kadarda sıkılgan bir kişilik olarak karşımıza getirir. Ayrıca soylu bir aileye mensup olarak Oblomovka köyünden üzerine düşen üç yüz köylüsüyle oldukça da zengin sayılan bir toprak sahibidir. Bunlara karşın asil karakteri ve çevresi üzerinde ki kayıtsızlık ve vurdumduymazlığın önüne geçemez. Oblomov yeni bir eve taşınır ve arkadaş çevresinin etkisiyle Olga isimli bir kız arkadaş edinirek aşk yaşar. Fakat bu aşkta Oblomovun kayıtsızlığı ve aşırı utangaçlığıyla birlikte tedirginliği sebebiyle evlilikle sonuçlanmayarak son bulur.Yaşamının her anını içine kapanık ve yarı uykulu bir ruh hali şeklinde geçirir. İstek ve arzularının önünü hep bu sıkılganlık keser. Hayattan istediğini hiç bir zaman alamaz. Dost bildikleri tarafından aldatılarak dolandırılır. Çevresine baskınlık kuramaz ve kahyasıyla birlikte uşakları tarafından da itibardan düşer. Dikkat çekici bir şekilde uşağı olan Zahar karakterinde de baskın şekilde Oblomovun kişiliği görülür. Acıklı şekilde gerçekleşen ölümüne dek bu bezgin ruh hali devam eder.Gonçarov'un ''Oblomovluk'' olarak literatüre kazandırdığı bu vasıflar hemen hemen her insanda birazda olsa bulunan özelliklerdir. Hatta Lenin Bolşevik devriminden sonra ''hala içimizde yaşayan'' Oblomovlar'dan bile yakınacaktır. Bu açıdan bu eser ilk dönem Rus edebiyatının önemli bir yazınsalı olarak kabul edilir. İnsan ilişkilerinde önemli hissiyatları açıklamada da başarılı bir eserdir. Aşk üzerine insan duygularında ki kopan fırtınalarının analizine sayfalarca yer ayrılır. Konular kimi yerlerde okuyucuyu fazlaca sıkabilir fakat genel itibar ile akıcılıktan bir şey kaybetmez. Kısacası klasik tarzda Rus edebiyatı okumak isteyen okuyuculara tavsiye edebileceğim bir roman..

Yazar Hakkında;  


İvan Aleksandroviç Gonçarov (Rusça: Ива́н Алекса́ндрович Гончаро́в) (d. 18 Haziran 1812 – ö. 15 Eylül 1891) Rus yazardır. En ünlü eseri 1859 yılında basılmış Oblomov'dur. Hiç evlenmemiştir ve 1891 yılında St. Petersburg kentinde ölmüştür.

0 yorum

Yaşanmış Hikayeler

Yazar : Maksim Gorki
Yayın : Can Yayınları - 294 Sayfa
Çeviri : Ataol Behramoğlu

Rus Edebiyatının önemli yazarlarından birisi olan Gorki'nin gençliği döneminde kısa kısa yazılmış olan bu çeşit çeşit hikayeler yazarın ustalığa geçişinde önemli yer tutar. Bir çok konuda değişik karakterler altında yazılmış hikayelerin konu edildiği bu kitap Ataol Behramoğlu'nun usta işi çevirisiyle okuyucularca buluşuyor. Seçkin olarak edebiyat çevrelerince benimsenen belirli hikayelerin bulunduğu kitap esasında bize o dönemin Rusya yaşantısı hakkında bilgiler veriyor. Doğa tasvirleri ve çevre betimlemeleriyle eşsiz benzetmeler bulunan kitap özellikle Deniz yaşantısıyla birlikte fakir, sefil  fakat gururlu insanları konu ediniyor. Bu insanların hayatlarıyla yaşadıkları çalkantılı dönemlere ait yaşam tarzları dikkat çekici unsurlardan. Ayrıca Rus insanın karakterini de çözümleyen yazar insan ve aşk odaklı bu hikayelerle okuyucuları farklı bir atmosfere sokmayı beceriyor. ''Makar Çudra'' da bilge bir çingenenin anılarını ayrıca ''Çelkaş'',''Yirmi Altı Adam ve Bir Kız'',''Boles'', ''Bir Kere Sonbaharda'',''Malva'' ve ''Konovalov'' gibi diğer seçkileri zevkle okuyacaksınız...

                                        -Malva'dan bir kesit-
Yazar Hakkında ;

Aleksey Maksimoviç Peşkov, (Rusça: Алексей Максимович Пешков, daha çok bilinen adı ile Maksim Gorki (Максим Горький)), (d. 28 Mart 1868 – ö. 18 Haziran 1936). Sovyet/Rus yazar, 1 Mayıs marşı'nın söz yazarı, sosyalist gerçekçi yazımın öncüsü politik eylemci. Ana,Foma,Halk Düşmanı gibi eserlerin yanısıra ayrıca otobiyografik üçlemesi olan Çocukluğum,Ekmeğimi kazanırken ve Benim Üniversitelerimle ile tanınır.

0 yorum

Uçurum İnsanları


Yazar : Jack London
Yayın : İletişim Yayınları - 198 sayfa
Çeviri : Yiğit Yavuz

Sosyalist kişiliğiyle bilinen Jack London bu eserinde emek kavramı üzerinden toplumsal yapı üzerinde durarak müşkül durumdaki insanları anlatıyor. Londra'nın doğu yakasında ki açlık sefalet ile ezilmişliğin yol açtığı düşkünlük üzerinde duran yazar bölgede bir araştırma ve gözlem yapmaya karar verir. Tepeden tırnağa her şeyini değiştirerek evsiz kılığında aralarına karışır.Kendi gerçek gözlemlerinin aktarıldığı kitapta ayrıca meselenin sosyolojik ve politik meseleleri üzerinde de duruluyor. İşçi ölümleri ve sefaletin pençesindeki insanların acıklı hikayeleri de ayrıca anlatılan konular arasında yer alır.  Esasında London'un meselenin özüne indiğini görebiliyoruz. Sistemin köleleştirip dev bir uçurum oluşturduğu bu mahalleler aslında insanlarla beslenen bir canavara benzetilmiş. Fakirlikle birlikte kaybedilen ahlaki değerler ve kokuşmuşluk üzerine bizzat gerçek kişisel deneyimlere istinaden yazılan eser o günün şartlarında ki İngiltereyi iyi özetlemiş. Ayrıca işçi ölümleri ,işsizlik,alkolizm sorunu ve yetersiz beslenmede kamu kurumları ile sendikaların istatistikleri ile zenginleştirilmiş.Kısaca bu kitap insanlık vasıflarını kaybedip uçuruma yuvarlanan gariban,zavallı ve düşkün hayatların hikayesidir. Kitapta altını çizdiğim kısımlara gelecek olursak;


''Asker dediğin Bernard Shaw'un tabirine göre ;görünüşte ülkenin kahramanı ve vatanperver savunucusudur, fakat aslında 3 ögün yemek,barınak ve giyecek için kendini ateşe atmayı kabul eden talihsiz bir adamdır''

''İktisadi bakımdan erkekler efendilerine,kadınlarsa erkeklere bağımlıdır.Sonuç olarak koca asıl efendisine atması gereken dayağı karısına atar''

''Bir Çin atasözü der ki; Bir adam tembelce yaşarsa bir diğeri açlıktan ölürmüş. Montesquieu de şöyle demiş; Çok sayıda insanın tek bir kişiye elbise dikmek için çalışması yüzünden,bunca insan elbisesiz kalıyor''

''Alkolizmi ortaya çıkaran sosyal sebepler çözülmedikçe, alkolizm her çağ insanlığın başına bela olmaya devam edecektir''

Yazar Hakkında;

Jack London (12 Ocak 1876San Francisco - 22Kasım 1916Kaliforniya), ABD'li gazeteci ve roman yazarıVahşetin ÇağrısıMartin EdenDemir ÖkçeBeyaz Diş ve Deniz Kurdu başta olmak üzere elliden fazla kitabın yazarı olan Jack London, Dünya ticari dergi romanının öncüsü ve yazarlıktan yüksek gelir elde edebilen Amerikalıların ilklerindendir.
(Alıntı;Wikipedia)

0 yorum

Vahşetin Çağrısı

Yazar: Jack London
Yayın: İş Bankası Kültür Yayınları - 107 sayfa
Çeviri: Levent Cinemre

Jack London'un oldukça kısa sayılabilecek klasiklerinden birisi olan bu roman Buck isimli köpeğin evcil dünyadan vahşi yaşam koşullarına geçiş serüvenini heyecanlı ve akıcı bir dille anlatıyor. Buck'un hikayesi aslında varoluş ,azim ve kararlılıkla birlikte gücünde doğa koşullarına uyuma ne derece etki ettiğini ispatlar nitelikte. Eski ataları olan kurt kökenlerine kadar geçmişe, hatta mağara adamları dönemine inen bir yeniden varoluşun hikayeside diyebiliriz. Buck'un ılıman iklimlerde evcil bir köpek iken kaçırılarak Alaskanın karlı steplerinde kızak köpeği haline getirilmesiyle zorlu süreç başlar. Doğanın acımasız yasalarıyla ilk kez o zaman karşılaşır. Altın madeni arama amaçlı Klondike bölgesine doğru zorlu doğa koşulları altında yol almaktadır.Vahşilik ve acımasızlığın her halini insanlar ve hemcinslerinden görür. Sopanın ve dişin yasalarının hüküm sürdüğü bu dünyada hayatta kalma mücadelesi verecektir. Bir çok aksiyon ve olayların birbirini izlediği hikaye Jack Londonun eşsiz doğa tasvirleriyle devam eder. London'un bir köpeğin gözünden aktardığı olaylar oldukça akıcı ve yalındır. Sonuçta Buck vahşilikte kurt atalarının seviyesine evrilecek ve tek başına efsaneleşerek asırlardır anlatılan bir fenomene dönüşecektir...

Yazar Hakkında;

Jack London (12 Ocak 1876San Francisco - 22 Kasım 1916Kaliforniya), ABD'li gazeteci ve roman yazarıVahşetin ÇağrısıMartin EdenDemir ÖkçeBeyaz Diş ve Deniz Kurdu başta olmak üzere elliden fazla kitabın yazarı olan Jack London, Dünya ticari dergi romanının öncüsü ve yazarlıktan yüksek gelir elde edebilen Amerikalıların ilklerindendir.
(Alıntı;Wikipedia)

0 yorum

Sosyal Medya Derlemelerim

Sosyal medya platformlarında paylaştığım uzunca yazılarımı fikir edindirmek amacıyla derleyerek yayınlamak istedim. Yazılarım bir çok farklı konuda değişik bakış açıları içeriyor..

-Ayşe Hür, tarihi toptan yok eden bir anlayışla ses getirmeyi amaçlayan bir yazar. Suleyman Şah ve benzeri yazilari da aynı usluba sahip. Arastirmalarinda hep "mitoloji" vurgusu yapiyor. Kaynak nezdinde konuyu sadece ele aliyor. Okuyun ama çok ta itibar ederek eleştirmek yersiz.Yazıları açtığı konuya zaten artı bir değer katmiyor. Üslup deyip geçmek lazım.

-Global sistemin(Turkiyeye özgü değil) dayattigi düzen insanları aptallastirmiyor aksine daha kötü bir sekilde kolelestirmekte. Ucuz basit sekliyle zevk- algilara hitap eden programlar vb.. yayinlar ve sistemin dayattiklari yozlaşmayi hizlandirmakla yüksek-akıl düşünme kabiliyetini sinirlayarak insanları kontrol altinda tutmaya yariyor. Demet Evgarda bu sistemin bir parcasi mi evet o da bu sistemin insanlar üzerine sunduğu bir piyon sayilabilir bu işten çok para kazandi fakat bu aciklamayla kendini aşarak samimi bir itirafta bulundugunu belirtmektede fayda var.

-Sermaye sahipleriyle çıkar ilişkileri olunca haliyle durum böyle oluyor.İşin içinde para varsa ne dinden bahsedin ne imandan.

-Ne yazık ki bir Türkiye gerçeği ölen öldüğüyle kalıyor ne yaptırım var ne ceza ne de başka bir şey.

-MHP bu olayı sözde çok sert eleştirdi fakat bilinmeli ki şu görüntüler destekledikleri tezkereyle birebir orantılı gerçekleşen hadiseler.

-Milletin gariban ve cahil çocukları bunlar gibi kan içici siyasiler için bir şey ifade etmiyor.

-Evet katılıyorum her gecen gun globallesen dunyada bu tip hamleler çözüm degil ama tepkiyle birlikte duyarlasma adina adımlar atılabilir.

-Bu şirketler para ve rant uğruna insanları zehirliyorlar. Defolup gitmeleri çözüm degil sonucta yerli organik-ekolojik tarım tükenme noktasına geldi. Eli mahkum bu firmaların yurtdisinda urettikleri ürünleri ithal etmek zorunda kalacağız. Rusya bu konuda çok titiz fakat aynı şeyi Türkiye için söyleyemem.

-Kisada olsa gayet mantıklı aciklamalarla olayı özetlemiş.Halktaki çalmış olsa dahi helal olsun mantığıninda bunda ne yazik ki payı var.

-Beyinsel aktivite için kilit önemde bir element olması gercekten cok onemliymis. Dogada ki her bir element canlilarin neredeyse yapitasi durumunda ve hicbiri atıl degil yani her biri bizim harcımızı olusturuyor diyebiliriz. Buna demirde dahil..

-Bu intihar yontemi cok sancili ve agrili bir iskenceye yol acabilmesi hasebiyle tehlikelidir. Fakat kuralina göre oynarsaniz da size çok tatlı bir ölüm sunar. Gerci tatlı ölüm kavramı karbonmonoksit zehirlenmesi için kullanilir ama bilimsel olarak genel kabul gördüğü şekliyle teorikte acısız olması ona bu sıfatı verir. Tabi pratiktede bunu gerceklestirmeniz şartıyla. Birazda iş şansa kalmış diyebiliriz :D


-Atatürk bilime duyduğu merak ve arastirmayla evrim notlari yazmis fakat gelip görün ki ülkemizde ne yazik ki "evrimsel biyoloji" diye bir ders halen yok.

-Evrensel ölçekte ki evrimsel yasaları , inanc ölçekli Tanrı yasalarina yamama çabaları olarak görülebilir. Çünkü bilimin önünde hiç bir duramayacak. Bunu bilmek için kahin olmaya gerek yok. Dininde sanırım papanin bu soylemleriyle birlikte bir evrim süreci geçirmeye ihtiyacı olacak :)

-Cesitlilikten kastin uzun boy kisa boy, siyah sari saç, mavi goz gibi goruntusel ozellikler ise her canlıyı ozel yapan bu tip farkliliklar çok çeşitli olarak bulunur. Mesela zebranin çizgileri gibi , leoparin benekleri gibi , koyunlarin postlari gibi .Kedilerde çok cesitlidir hicbiri birbirine tüyleri nispetinde pek benzemez. Ayilarda kutup, boz ve dag ayilari seklinde ayni bizdeki siyah,beyaz,sari ve kizil irklar gibi ayrismislardir. Bati afrikada yasayan kasli iri kiyim bir siyahla ,japonyadaki tiknaz bodur sari irka mensup bir japon arasinda ki fark bir kutup ayisiyla bir dag ayisi kadar farklilik gosterir.Kendi ten rengimizden olanlari nasil taniyabiliyorsak onlarda kendileriyle ayni turden gelenleri o sekilde taniyabilmektedirler. Hepsinin kendine göre cesitlilik yönünden farklılıkları bulunur tabi kendi türün kendine bakış açısından baktigimiz zaman. Koku,ses vb.. etkenlerinde birlesmesiyle aralarinda bir insanın çeşitliliği kadar çok çeşitlilik oluşur.

-Tuz vücudun ihtiyaç duydugu bir madde degil. Yasamsal bir önem taşımıyor. En guzeli hic tuketmemek tuketilecekse bile kaya tuzu o da belirli olceklerde kullanılmalı.

-Cesitlilige sahip olma durumumuz bize özel göreceli bir kavramdir. Diger canlilarda kendi aralarinda bu cesitlilige sahiptir.Her ne kadar bizim beyin algilarimiz bunu algilamasada.Cunku beynimizin algı kismi sadece kendi turdeslerimizi tanıma odaklı gelisim göstermiş. O bakimdan dolayı çok cesitli oldugumuz yonunde bir cikarima sahibiz. Özel degiliz hatta özene bezene yaratılmış hiç degiliz.

-Ben bu görüşe katilamiyorum. Çünkü vücuda saplanan mermi ilk bir kaç saniye acı vermez. Sinirler bir kaç saniye suresince sıcağı sıcağına duyarsizdir. Kafatasina saplanma esnasinda da ayni kural gecerlidir yani kafa derisi ve kafatasi ilk giriş aninda duyarsizdir. Beyine ulastigindada butun sinir sistemi kilitlenmis ve iş işten gecmistir.yani aciyi hissetmek için bir kaç saniyeye bile ihtiyac duyulmayacaktir . Yani beyin acı duymaz tezi gecerliyse çıkarımıma göre bu ölüm de acısız sonlanacaktir.

-Beyin acı hissetmiyorsa ,en acısız ölüm o halde kafaya sıkmakla gerçekleşiyor diyebilirmiyiz ? :D

-Komünist düzende tek bir komünist parti yer alır ve bu parti sekreterlikle yönetilir. Komünist düzen baskici ve kati bir sistem insaa eder.Demokratik söylemler fazlaca yer almaz. Fakat sosyal devlet kavramiyla sosyalizm her devlette yer almalıdır. Sosyalist sistem baskiciliktan ziyade komunizmle koreltilen demokrasinin islev kazandirilmasiyla birlikte uygulanmalidir. Devletcilik kavrami bir nevi sosyal duzeni temsil eder. Fakat sosyalist kavram daha geniş bir tanimda degerlendirilmeli. Kapitalist duzenin eksi taraflari duzeltilerek ve artıları muhafaza edilerek olusturulan bambaska bir ideolojiyi ifade eder. Tamamen yok etme temelli, toplum degerlerinin altina üstüne getirecek bir tutum sergilemez. Anarsizm kavramini degerleri ve ilkeleri arasina almaz.

-Devrim fikriyle kapitalist düzeni yıkmak için silahlanan halka karşı kurtarıcı gibi görünen komünist düzen daha katı ve acımasız bir sömürü uyguladı. Bu sefer halkın elinde silahta kalmamıştı. Düzenin kurucuları yönetimi tek elden ve çok katı ilkelere göre uygulama yanlışı içerisine girdiler. Komünizm teorikte çok güzel fikirler sunar fakat pratikte uygulamak imkansızdır.Alternatif olarak sosyalizm uygulanabilir.

-Kilisenin dini sömürü,askerin kaba kuvvet,mahkemelerin baskı aracı,basının sansür,devlet yönetiminin de insani sömürüye imza attığını ve bu kurumların sürekli içli dışlı kendi çıkarlarını gözeterek iş adamları çevresinde-yani para kapital çevresinde- kısır bir döngüyle hareket ettiği oligarşik düzene yazar Demir Ökçe adını vermiş.Buna göre kilise sosyalizmin Tanrı yasalarına aykırı bir ateizmi savunduğunu ortaya atarak kitlelerin katılımını engellemek ister.Asker zor kullanarak bu fikri savunan önderleri tutuklar ve toplantıları kaba kuvvetle dağıtır.Mahkemeler suçlu ilan ettikleri kişileri en üst sınırdan cezalandırır. İş adamları toplantı yapan ve greve çıkan işçileri birer birer işten atar.Basın yayın organları düzen lehine kara propaganda yapıp dilediğince sansür uygular.Devlet yönetimi bütün yazılı dergi ve kitapları toplattırır. Düzen tek elden kendini oluşturan organlarla bir vücut bularak tek bir tüzel kişiliğe bürünmüştür. Aynı günümüzde olduğu gibi..

-Bir tarafta tröstler, karteller, tekeller ve kapitalin gücünden faydalanan Oligarşik düzen, diğer tarafta emekçiler ve süregelen amansız mücadele..

-ABD zaten sömürü duzeniyle insanlari yeralti ve yerustu zenginlikleriyle bir bütün olarak kolelestirmek istiyor. Buyuk Kurdistan fikrindede ABD ve buyuk ortadoğu projesiyle onun esbaskani Erdoganida ayrıca bu plana dahil etmekte fayda var. :)

-Bu teoriyi bende duymuştum iki farkli ideoloji ayni elden yahudi destegiyle cikmakla birlikte birbirlerine tezat fakat aynı çıkar -catisma kültüründen- beslenen bir unsur olarak dünyayı kutuplastirma amaçlı yapıldığı söylenir. Ne derece gercekcidir veya degildir tartışılır kisisel olarak ben bu teze açıkçası inanmiyorum. Yahudileri birazda kotuleme ve lanetleme amaciyla antisemitik duygulari körüklüyor. Kurdistan konusunda da yahudi unsurun somurusunden ziyade ABD nin bu yonde bir düşüncesi oldugu fikrindeyim. PKK nin paravan örgüt oldugu konusunda ise hemfikirim.

-Marksist-Leninst ideolojiye sahip olan PKK ya kapitalist-sömürü modelini benimseyen ABD silah,ilac,gıda,muhimmat ve cephane yardimi yapıyor. Demek ki idealler-ideolojiler bir yere kadar catisiyor ve ortak bir cikarda da birlesebiliyor.Denize düşen yilana sarilir misali, IŞİD denizine düşen bu iki unsur bogulmamak icin birbirlerine cikar iliskileri icerisinde sıkı sıkıya sarılmış görünüyor. Türkiyeden yardım beklemiyoruz diyen güruhun sömürgeci ABD ye ses cikarmamasi tam tezat bir durumdur.

-Marksist-Leninst ideolojiye sahip olan PKK ya kapitalist modeli benimseyen ABD silah ilac muhimmat ve cephane yardimi yapıyor. Demek ki idealler-ideolojiler bir yere kadar catisiyor ve ortak bir cikarda da birlesebiliyor. Turkiyeden yardım beklemiyoruz diyen güruhun ABD ye ses cikarmamasi tam tezat bir durumdur.

-Evrim ,mikro dunyaninda bir kanunu olduğu için direnç ve uyum sürekli gelişen şartlara göre değişime devam edecektir.

-Validebağ korusunun içine yeşile rağmen cami yaparak-imara açarak- bilinçli olarak cami isteyenler ve istemeyenler şeklinde yeni bir kutuplaşmanın temelleri atılıyor.Siyasi şov ve inanç hassasiyetlerini sömürü amacı taşıyan bu adımla oy devşirileceğine yapılaşma durdurularak yaşam alanları arttırılmalı, ayrıca yeşile yani doğal alanlara da daha çok yer ayrılmalıdır. Fakat amaç aslında bile bile tepki çekerek cami istemiyorlar yaygarası adı altında siyasi rant elde etmek olduğu için bu söylediklerimizin de pek bir önemi kalmamış oluyor.

-Kullanmaya gelince elektrik parası odemezler hemde üstüne birde elektrik santrallerine saldırırlar. Mantik ve akil bunlari anlamaya yetmez .

-Ne amaçla öldürdüğü tam olarak bilinmiyor olmali ,tecavüz suçuyla öldürdüğü mahkemece kabul edilip ispatlanarak idam edildiyse o zaman tam bir çifte standart ve zalimliktir fakat sadece iddiada kalıp başka bazı sebeplerle -ki öldürülen kişi istihbarat görevlisi !!- bu cinayeti islediyse ki muhtemelen tecavüz iddiası mahkemece kabul edilmedi veya kişi bunu ispat edememis olmalı diye düşünüyorum. Çünkü İranda erkeklere kadın cinayetlerinde idam cezası uygulanıyor, bu yönüyle bir sıkıntı yok. Feminist hareketin adaletten ziyade olayı sadece "kadin odaklı" ne sekilde yonettigini bilmiyoruz.

-Daha öncesine gidecek olursak küçüklüğünde Yahudiliğe merak sardı ve din kitapları okuyarak şabak günü dinleniyor ayrıca dini ilahiler yazarak Yahudi geleneğine uygun besinler tüketiyordu. Bilime olan ilgisinin dinle çeliştiği görünce şüpheci bir tavır takınmıştır. Hiç bir zaman sınıfta kalarak bilindiğinin aksine salak bir izlenim uyandırmamıştır. Onlu yaşlarında cebir ,pisagor ,diferansiyel ve integram soruları çözmekle kalmayarak kalkülüse yönelmiş ve yeni kuramlar geliştirmiştir. Einstein hiçbir zaman ateist olmamıştır fakat Tanrının varlığına inanmanın ve ya inanmamanın hiç bir zaman ispatlanamayacak ve bilinemeyecek saçma şeyler olduğunu savunan bir görüşü savunmuştur.

-Carl Linnaeus'un ortak ata tezi halen bilim otoritelerince kabul edilen bir görüştür.Akıl yordamının sayesinde yapay seçilimle güzelleşen ve en önemliside gelişen-mükemmeleşen bir insan ırkından söz edebiliriz.Önce kırsal hayata uyumla gelişen akıl ve daha sonra bu akılın geliştirdiği duygularla meydana gelen ''yapay seçilim'' sayesinde kendini diğer hayvan türlerine göre istediği şekilde evrilten bir türden bahsediyoruz. Mükemmeliğini Tanrının seçimi değil ,akıl yoluyla geliştirdiği seçilime borçlu olan bir tür.Mükemmel akla doğru giden evrimsel yolda Neanterdaller ve diğer insan ırklarının elenip yok olması pek şaşırtıcı olmasa gerek.Çünkü bu türlerin görünüş,davranış,yaşam tarzları ve hareketleri gelişen ''şartlara'' göre her geçen gün daha çok evrilen aklın ve mantığın kuralları dahilinde değildi ve üreme,çoğalma fonksiyonlarında tercih edilmeyip örselenerek köreltilerek zamanla nesli tükenen canlılar haline geldiler. Kısacası insanın kendini diğer canlılardan daha güzel ve üstün görmesinin sebebi aklın tarih boyunca sürekli gelişmesi yoluyla ve yapay seçilim sayesinde kendi zevklerine ve beğenilerine göre eş belirleyip üreme sayesinde yani ''seçici gen aktarımdan'' kaynaklanmaktadır.

-Bence olaya evreni Tanrı mı yarattı, yoksa kendiliğinden mi meydana geldi şeklinde bir tezle yaklaşmak çokta doğru değil. İnançsal düşünceler delillerle ispatlanamıyorsa böyle bir tartışma açmakta abes olur. İnanç noktasında ispat ve delil çok önemli bir yer tutmaz. Yani inançlar insanı bir tarafın körü körüne destekçisi konumuna getirir. Onlara ne matematik ne de bir fizik kuralı işler :) İnandıkları doğrular üzerinden kimilerinin saçma olmasına rağmen ölüme bile gittiğini biliyoruz. Böyle bir akıl tutulmasının böylesi bilimsel bir gerçeğe çanak tutmasını ve benimsemesini bekleyemeyiz. O bakımdan tartışmayı inançlar ekseni üzerinden açmak bilimsel gerçekleri değiştirmeyeceği gibi, polemiği daha fazla ön plana çekme anlamı taşımaktan daha ileriye de gidemez.

-BigBangin gerçekleşmesiyle evren her geçen gün birbirinden uzaklaşıp daha çok genişliyor. Bazı kuramlara göre bu genişleme belirli bir zamanda duracak ve bu sefer birbirini iten kuvvetler tekrar birbirlerini çekmeye başlayacaklar.Bütün galaksi,takım adaları ve yıldız sistemlerinin birleşmesiyle Evren ilk anki haline dönecek. Ve sonra tekrar patlayıp tekrar genişleme dönemi yaşayacak. Kuramcılar fizik kurallarına göre bu itme- çekme döngüsünün belkide daha eski geçmişte onlarca kez gerçekleştiğini ve bizim bildiğimiz tarzda ki bigbangin birçok sefer meydana gelen bir fizik kuralı olabileceğini belirtiyorlar.

-Bu canlınin bu şekilde değişime ugramasini tetikleyen iç dinamikleri hakkında neler söylenebilir..? Dış etkenlerin canlinin mikro duzeyine indirgenen genleri uzerinde meydana getirdigi değişimi somut ifadelerle ele alırsak ; Evrime ,çevresel koşulların zorlama ve baskilariyla oluşan bir tepkime diyebilirmiyiz ? Etki- tepki yasasi ,makro dunya ile mikro duzeydeki genlerin neden sonuç ilişkisine bağlı gerçekleşen bir alışverişi olarak kabul edilebilir mi? Bu degisimlerin uygun kosullar dahilinde cevreye adaptasyonunda bilinç dışı bir doğa koşulumu devreye giriyor? Bu doğa koşulu duzensiz bir mekanizmaya mi sahip ? Doganin tetiklemesiyle evrim her canlida hep ayni etkileşimle fakat ayrı cevresel faktorlerde meydana gelir. Bu yasaya o halde "evrensel" bir çıkarım yapabilirmiyiz ? Kısaca evrimin ruhu diyebilecegimiz bilinmeyen fakat gerçekleşen bu etkilesim sürecini olusturan dinamikleri daha derinlemesine bilimsel veya felsefi yönden nasıl ele alabiliriz ? Teşekkürler. .

-Belki bizlerde zaman ve mekandan öte her an nano ölçekte devam eden bu süreçte yavaş yavaş evrimlesen bir türün ara geçiş formu olarak bilinecegiz..

-Dini argümanlari bilimsel temellere dayanan olgulara fazlaca degindirmemek gerekir. Din ile bilim bir cok açıdan celisir. Fakat bu uçurumu büyüterek iki olguyu cakistirmaya çalışmak insanlığa pek bir katkı saglamayacaktir. Ezan çiçeği ismen saçma ve uydurma olarak inançsal yönden ele alınmış bir sorunsaldir. Dogruda olsa "inandirma odaklı" bir görüş yayimlamayi , bilimsel olarak ele alinan bir yazıya kisisel olarak tercih etmem. Cicege verilen adlandirmanin gerçekçi bir yapıda olmadığıni aklen biliyorum fakat ikna olarak inanmak istemiyorum. Bu yazı bilimsel yönden ziyade daha çok "inandirma" ve "ikna etme" yönüyle kaleme alınmış.

-Kisaca tıbbi bir ilaç diyebiliriz saf zeytinyağına.. Zayıflama amaçlı yapilan diyetlerden cikarilmamasi gerektiği bilgisi çok önemli.

-Günümüzde zeytin gibi bir çok tüketim malzemesi ne yazık ki gıda boyalariyla zehir saçıyor...

-Bunların alayı dış ilişkilerden bi haber ,sadece iç siyasete alet edebilecekleri kısır çizgide faydasız ve sığ bir politika izliyorlar.

-Aksine bu dini sizin gibi şarlatanlar bozuyor..

-Kaza bile olsa, AKP nin kuşkulu ve güvensiz bıraktığı Türkiye ortamı herkesin kafasında soru işaretleri bırakmaya devam edecek.

-Çok az icmekle, aşırı çok icmek arasında fark yok. Canınız istedikce su için kafi. :)

-Vahşi doğada yaşayıp hamilelik ve âdet sıkıntıları yaşamak sanırım büyük bir lüks olurdu. . :D

-Değişik bir bakış açisıyla konuyu yorumlamis. Radikal bir görüş gibi durabilir bu fikir fakat madem ölümsüzlük mümkün değil o halde rahat ölme metodlarida bir seçenek olarak önümüzde durmalı. Konforlu bir ölüm hayat standartlarinı tıbbi acidan ne derece etkiler bu da koca bir soru işareti ..

-Bunun belgeselini izlemiştim geçen. Profesörün kendisi 6 yaşından itibaren kekeme olduğundan dolayı kekemeliğin ''sonradan öğrenilen'' bir şey olduğunu düşünüyor.Aile baskısı ve çevreden etkilenen çocuklarda oluştuğu tezini ortaya atıp bunu ispatlayarak çözüm yolları aramaya başlamak istiyor.Kekemeliğin başlangıç safhasını ispatlaması durumunda kalıcı tedavi yollarını bulabileceğini iddia ediyor ve o zaman ki ABD deki (O dönemde deney amaçlı yetim ve öksüz çocuk kullanımı serbestmiş)öksüz ve yetimlerin kaldığı bir yurttan sağlıklı çocuklara ''telkin'' yoluyla kekemelik aşılayacağına inanıyor.Çocukları kekeme olduklarına ikna etmeye çalışarak başlıyorlar.Fakat bu deney ters tepmeyle birlikte çocuklarda konuşma güdüleri kayboluyor.Neşesiz, suçluluk duygusu ağır basan,içine kapanık,sıkılgan ve asosyal çocuklar yetişiyor.Konuşamamalarının sebebi kekemeden dolayı değil aksine yurtta bakıcılarının ve ayrıca özel ortamlarda akademisyenlerin sosyal baskı ve telkinleri sebebiyle oluyor. Ve bu deneye ''Canavar Çalışma'' adı veriliyor...

'-Dünya mı insan için yaratıldı, yoksa insan mı bu dünyaya adapte oldu?'' veya ''Tanrı mı insanı yarattı yoksa insan mı evrimleşerek Tanrıyı var etti?'' gibi sorulara verilebilecek en kısa ve öz cevabı Hawking vermiş..

-Yazıyı okudum. Sanırım bu kişi biraz daha gündemde yer edinmek istiyen bir tutumla bu yazıyı hiç te haklı olmayan taraflardan kendince ele alarak yazmış. Bazı ifadeler çirkin ;Fakir olup Bebekteki Sturbacksa takılmak veya takma tırnak taşıyıp ,bir teğmenle yazışmak gibi ifadeler tek bir kutuba yakınlık duyarcasına sanki kaleme alınmış...

-Çevresel ,iklimsel , jeolojik ve besin kaynağı değişimi ya da avcı tehditi gibi olağan dışı etmenler de bu değişimlerin zaman ve mekan farketmeksizin olması çok normaldir..


-Bütün canlilar ayni fizyolojik ve yapisal biyolojik etmenleri barindirirlar. Kemik yapisindan dna dizilimine kadar canlilarin tümü varlik olma manasinda eşittir. Insan ,yarasa, kuş ,at, deve hepsi sadece cevresel ,jeolojik,iklimsel ve besin kaynakları sebebiyle kisaca dünyanın çeşitliliği dolayisiyla farklılaşmislardir.

-Çirkin kadın yoktur az vodka vardır :)

-Bunları aslında toptan engelleyip yerine daha modern araçları disipline edilmiş bir şekilde devreye sokmak en güzel hizmet olur diye düşünüyorum.

-Benjamin Franklin hem mucit hem siyasi hemde psikoloji üzerine yoğunlaşmış bir bilim insanı.Onun bu çıkarımı ruhsal ve psikolojik ikilemde kalan bireylerin etkileşimsel bir düzeyde devam eden ilişkilerine ışık tutuyor.İyilik yapan her zaman bir adım daha öndedir tezi aslında psikiyatrik açmazın cevaplaması gereken bir önerme fakat bu doğruluğun sebepleri üzerine yoğunlaşmak en mantıklısı.Belkide iyiler her zaman iyidir veya kazanır hipotezinin bir manada anlam yüklediği bir tez olmuş diyebiliriiz. :)

-Bu deney zamanı oluşturan maddeden yayilan foton parçalarının hic bir zaman kararli ve ongorulebilir olmadiginin bir ispatıdır. Yani zamanin oluşumu tespit edilemez, yayilimi kararsizdir. Felsefeye vurursak, herşey önceden tanrı katında yazılmıştır tezi çürümüş olur. Hiç bir "an" planlanmış programlanmis degildir kısaca. Bu da bunun cok kisaca felsefik acilimi.

-Önceden yine Çiller tak derdi paşa şak yapardı. Şimdi ise Erdoğan tak demeden bizim paşa şak yapıyor. :)

-Doğru bir çıkarımsama fakat görev icabı ulaşıma açıkçası çok fazla bir şey diyemeyiz. Bunun dışında ki gelir dağılımında ki uçurum aslında sorgulanmali yani sistemde bitiyor herşey. Bu sistemin ödemeler dengesinde sıkıntılar yarattığı zaten bilinen ve dillendirilen bir gerçek.

-Her yüzey seklini gölge yada ışık kirilmalari sebebiyle bu tip durumlara yoran komplocu teorisyenler oldukça bu tip haberlere daha çok rastlanacak.

-Teknolojik gelişmeler çok olumlu fakat ülkemizde ki pratiklik ne yazik ki çok kısıtlı.

-Niçin hiç kimse beni anlamadığı halde, beni seviyor ?? Bilime olan ilgi ne kadar artarsa bilim ve insanlık için uğraşan insanlara olan ilgi bir o kadar artar.

-Kedi veya leopar ne farkeder beslenme alışkanlıkları sebebiyle biri makro diğeri ise mikro dünyaya uyum sağlamış aynı familyanın bireyleri. Aynı bakteriler ile memeliler gibi fark yok. :)

-Evet seçmeni Kuran dersi yerine koyulabilecek en güzel bilimsel ders budur.. Evrimsel Biyoloji..

-Benim kişisel tahminim yapay seçilimin bunda etkili olduğudur.Akıl ve bilinç geliştiren insanlarda eşeylenip çoğalma amaçlı ,birbirini beğenme gibi bazı kişisel durumlar kişi tercihlerini bu durumdaki genleri bulunan insanlara doğru evriltmiş.Kişisel zevk ve tercihlerin çoğalma ve üremede ki gücünün burada etkili olup insanın tercihleri doğrultusunda zamanla kıldan arınma durumunun gerçekleştiğini tahmin ediyorum.Yoksa bit- parazit,sıcaklık değişimleri veya mimik hareketleri savları bana pek inandırıcı gelmiyor.

-Bunlar için 7 aylık bebeğe tecavüz etmekle, 18 yaşındaki ergen birinin kendi iradesiyle zina yapması aynı şey..

-Evrimsel biyoloji ders kitaplarına girip okullarda ders olarak okutulmalı..

-Bu besinlerin içerisini belirli sıvı ve benzeri maddelerle dolduruyorlar.hiç bir besin maddesi doğal değil sunidir.

-Bir kadeh içilen kırmızı şarabın yararlı olduğu söylenir. 

-Dikkat cekici olan hepsinin bu olaylardan korkarak sus pus olmuş bir sekilde sessizce anlatilanlari dinlemesidir.

-Fetisist diyorlar ama bu kadar sınırları asan ve hapsi boylamak gibi bir riski görmezden gelen birini cinsellik gibi çok geniş bir kavramla ozdeslestirmek ne derece doğru orası tartışılır. :)

-Anlasilan Norveç ekonomik özgürlüğün sınırlarını aşarak değişik heyecanlar peşine düşüp, devlet ciddiyetiyle ozdeslesen otorite denen olguyuda çöpe atmayı planlıyor. 

-Evet bu görüşlere katilmamak elde degil , klasiklesen sol söylemi bir adım öteye taşıma derdini guduyorlar. Avrupa'da ki solla Turkiyedeki bir degil esasinda. Avrupada daha birlestirici butunlestirici ve sosyal cizgide bir sol var. Turkiyedeki bunun zıttı belki bunu degistirip daha geniş kitlelerede hitap etmek istiyor olabilirler.

-Bence insanlar oy verebilir sol partilere fakat değişim ve yenilik gerekiyor. Sağ partilerden medet ummamak gerekir.

-Sol görüşün kürt ırkçılıgı tezi çok tutarlı gibi durmuyor . Bunu tek bir çatıdan degilde "sosyal demokrat" veya "sosyalist" yada "komünist" alt başlıklarına kadar indirgemek gerekir. Irkçılık görüşü temelde solla özdeşleşmeyen bir kavramdır.

-Merkez sağ partiler güçlü de olsa yapisi geregi özde Amerikanci idealleri olacağı icin bu temenninin gerçekleşmesi imkansız.

-İran sözüm ona şeriatla yönetiliyor fakat dünyada ki en genç AIDS nüfusuna sahip ülke olarakta ayrica dikkat çeker. Sagliksiz cinsel yaşam yasaklara ragmen dünya geneline oranla çok yaygin. Toplumsal yapının, uygulanan katı rejimle çokta bir ilgisi olmadığı gibi negatif yönde de yasaklara karşı bir sempati uyandirarak otoritenin dayatmalarina karşı koyduğu çok aşikar. Bunu zengin veya fakir olarak ayırt etmek tutarlı degil. Bir şeye ne kadar yasak koyarsaniz ona olan talebide bir o kadar arttirirsiniz. Sadece zenginler degil İran toplumunun geneli böyle yaşıyor ayrıca kendini islamla değil antik fars dini olan zerdustluklede ozlestiren çok kalabalık bir kitlenin oldugunuda unutmamak gerekir. Bu bakımdan şeriat rejimini vicdanen kutsal kabul etmeyen azimsanamayacak bir kitle mevcut.

-Suriyeyi karıştıran teröristler hep bu siyasi iktidarın yanlış politikalari sonucunda boyle geniş çaplı bir canavara evrilmiş durumda..

-IŞİD ve PKK tabi ki İsrail ve ABD yi hedef almaz çünkü onlar ancak mazlumlari hedef alirlar. Bu ulkelerin emperyalist amaclari icin bu örgütleri besleyip destekledikleri biliniyor. Bizdekilerin iceriden buna maşa olması çok düşündürücü. Bizde ki siyasi iktidarda buna kol kanat geriyor ne yazik ki..

-Islamifobiden ziyade insani degerlerle alakalı bir durum söz konusu. Siz herkesin içinde birini körü körüne kucumser ve asagilarsaniz buna herkes tabi ki otomatik olarak tepki gosterir.Bu daha başka dinden bir kişi olsaydı sonuç yine degismeyecekti. Birşeyi test etme degilde insanları kizdirma ve tepki vermelerini saglamaya calisma gibi bir deney olmuş.

-Ahireti dünyadan daha çok seviyorum sözü sana ait. Ayrıca yukarida belirttigim söz ve görüşler siyasi yelpazede ideoloji üreten siyasal islamla çelişen fikirler. Bunu kabul etmen lazım çünkü ben hiç elhamdulillah muslumanim diyenin Atatürk'ün ne mutlu Türküm diyene sözüyle kendini ozlestirenini gormedim ve duymadım. Ayrıca "Türküm doğruyum caliskanim" sözüyle baslayan Andimiz yine bu saplantılı siyasal fikirlerin kurbanı olmadi mı?

-Ümit bilmiyorum ama "vatan sana canım feda" veya "ne mutlu Türküm diyene" demek sana ne kazandirir ki dünyadan başka, zikir cekip tesbih çekerek ahireti kazanmak varken bunlar ufak ve önemsiz sayilmaz mı ? :)

-Bunlar icin camiye ayakkabiyla girmek polise silahla mukavemet gostermekten ve insanlarin kafasını kesmekten daha mühim bir olay nasıl olsa..

-Gerisinide ben getireyim ; T.C. ye ya peki ne demeli ? :) Belki biraz komplo teorisyeni sifatini anacaklar ama işin ucunda Büyük Ermenistan idealleri hiç yabana atılacak cinsten durmuyor :)

-Yetmez ama andimizdaki "Türküm" lafı belki evetcilerin gözüne girmişte olabilir :)

-En azından "Türkiyeliyiz" filan demek belki ucundan biraz kurtarır. :)

-Yani "Hepimiz Ermeniyiz" tezi mi geçerli olmalı? :)

-Leopan, türlerin evrimsel yasalara uygun şekilde (yapay seçilim) çiftleşme yoluyla alabilecekleri guzel bir tur olarak litaraturdeki yerini almalı :)

-insan eliyle kimyevi GDO lu besin kaynaklarının kullanılması besin zincirini oluşturan bu hayvanları neredeyse mutasyona uğrar vaziyette değiştirmeye devam edecek. İnsan nüfusu arttıkça buna orantılı olarak tavuklarda daha da hacimlenecek. Yani bu büyüme nüfus oranına orantılı olarak gerçekleşmeye devam edecek.

-Petrol fiyatları bilindiği üzere zaten küresel olarak inişte. Buna rağmen doğalgaza zam yapmak mantıken açıklanamayacak bir durum. Kurumsal borçlar bile zam olarak vatandaşın cebini boşaltmaya ne yazık ki devam ediyor.

-Acı ama gercek şu ki kapitalist sistemin tepesindeki sermaye sınıfının siyaseti tamamen ele gecirmesinden kaynaklaniyor.

-Muhteşem yuzyilla gündemde popüler olan harem agaları batida ki kölevari sistemin osmanlidaki uzantilaridir.

-Sorgulamaktan ziyade gercekleri idrak etmeye çalışmak daha buyuk bir erdemdir tabi bizde toplumca olmayan bir şey. .

-İslami Devlet isimli oluşum için Türkiye nezdinde verilen tavizler Suriye ve mevcut bölgeyi şekillendirme amaçlı Amerikan komplolari olarak görülebilir. Turkiyede en başından beri buna ön ayak olacak bir politika güdüyor.Erdogan ve onun yandaş basını bu örgüte uzun bir müddet toz kondurmadi. Yabancı ülkelerden gelen militanları vizeyi kaldirdik bahanesiyle bölgeye sevk eden bir tutum içerisinde bulundular. Bu örgütün bu denli güçlenmesi ,herkes icin tehditkar ve tehlikeli bir durumuna gelmesinde takinilan bu tavirlarin büyük etkisi oldu.Bölgeyi terorize eden bir anlayışın parçası durumuna geldiler. Bugün halen IŞİD yerine Esad adı aniliyorsa bilin ki bu hastalıklı fikir halen kimilerinin beyinlerini kemirmeye devam etmekte.

-Bilimkurguya uyarlanıp gerçekdışı gibi lanse edilen veya görülen fiziki kuralların gerçek olduğunu görmek her zaman heyecan verici oluyor .. :)

-Bence tespitler doğru ama sonuç itibarı ile yine olup bitenler ve verilen siyasi kararlar hep belli çevrelerce alınıyor. Yani aslında hep dışarıyı hedef göstermek içsel verilen hatalı bazı kararlardan sıyrılma yöntemi olarak kullanılıyor. Topu hep dışarıya atma gibi bir şey.. :)

-Yapaylik ve dogalliga neye göre karar veriliyor ? Dogadaki her canli gibi insanda o derece dogal bir sekilde yaşadığı konuma evrildi. O zaman diger

-Malum artık AKP'nin IŞİD'e verdiği desteği sağır sultan dahi duymuş durumda.Aleni olduğu aşikar olan bu durum psikolojik bile olsa bu sonuç değişmeyecek. Mezhep odaklı bir anlayışla aktif şekilde faaliyette bulunan bir terör örgütüne sahip çıkmanın, ortalığı savaş alanına çeviren Türkiyede ki malum örgütü desteklemekle arasında hiçbir fark yok. Böylesi istikrarsız bir ortamda PKK ve onun uzantısı olan partinin kışkırtmalarıyla dış bir mesele maalesef ki iç mesele haline evrildi. Bir kesim tarafından Kürtçülük ve diğer bir kesim tarafından İslamcılık adı altında yürütülen ideolojik faaliyetlerin Türkiyeyi bu duruma düşüreceği evvelinden bilinen bir gerçekti. Bu iki dayanak yoksunu görüşün ırksal ve mezhepsel taraflara dayanması Türkiye gerçekleriyle örtüşmemekle birlikte er yada geç birbirleriyle çatışacak bir ortam oluşturacakları biliniyordu. Bu iki temelsiz ve şiddet olgusunu tetikleyen ideolojinin aslında bırakın ülkeye insanlığa dahi bir faydası olamaz.

-Dogada var olan bütün canlilarca uygulanan-ki eski insanlardada muhtemelen vardı- doğal çatışma modelini ,insanlarin kendi aralarinda var ettiği yapay- (neden insani meselelere yapay denir orasida muamma çünkü temelde o da doğal sebeplerle gelisme gösteren bir canlı ve uygulamalarida diger canlılarin yaptığı gibi doğal kabul edilmeli)- catisma modeline uygularsak bunun evrimsel temellerde ileride ne gibi değişimlere yol açabileceği uzerine bir konu saptanamazmiydi mesela ? :) :)

-Belli önlemler ile bunun bazı şartlara uygun şekilde teorikte prosedürünün hazirlanmasi ve en onemlisi de pratikte kararlı bir şekilde uygulanması ve denetlenmesi gerekir. Fakat bu adimlardan tek biri için bile maalesef bir girişim yok.

-Hazır kefende giymişken zavalli askerler yerine bunlari önden Suriyeye almak lazım :) :)

-Her tarafta kan kızıl akan dereler ve ulu orta her yerde sağlıksız kesilen hayvan manzarılarını gördükçe belli kıstaslar dahilinde Leman Samın fikirlerinde bu yönde bazı doğru çıkarımsamalar yapılabilir. Işid zalimligiyle kurban kesme eylemi özde bir tutulamaz amaçlar farklı ve inançsal hassasiyetler göz önüne alınmalı fakat hayvan keserken de belli başlı şartlarında günümüzde artik yerine getirilmesi gerekir diye düşünüyorum.Ayrıca her daim inanç,fikir ve düşünce ozgurlugunden gem vuran ileri demokrasi(?!) savunucularinin da hakaret vari sekilde savunmaya geçip yakisiksiz tabirler kullanmaları da ayrıca ne denli görüş yoksunu ve kıt anlayışlı olduklarının bir ispatıdır...

-Ayrıca her daim inanç, fikir ve düşünce ozgurlugunden gem vuran ileri demokrasi ?! savunucularininda hakaret vari sekilde savunmaya geçip yakisiksiz tabirler kullanmaları ne denli görüş yoksunu ve kıt anlayışlı olduklarının bir ispatıdır.

-Işid zalimligiyle kurban kesme eylemi özde bir tutulamaz amaçlar farklı ve inançsal hassasiyetler göz önüne alınmalı fakat hayvan keserkende belli başlı şartlarında günümüzde artik yerine getirilmesi gerekir diye düşünüyorum.

-Her tarafta kan kızıl akan dereler ve uluorta heryerde sağlıksız kesilen hayvan manzarılarını gördükçe belli kıstaslar dahilinde Leman Samın fikirleinden bu yönde bazı doğru çıkarımsamalar yapılabilir.

-Güncellenen bu yeni fosil maketi maymunsu bir canlının insan evrimindeki kayıp halkların dan birini olusturmasi ihtimali açısından önemli bir bulgu.

-İlaç sektörünün beslendiği şeyde insanların bilinçsiz yaşaması beslenmesine dikkat etmemesi. Sonra şeker ilaçları vs.. bilgi paylaştıkça degerlidir.dogru bildiklerimizi aktarmaktan cekinmemeliyiz.

-Bu beslenme bilgileri önemli bilimsel ifadeler içeriyor diyet her zaman yapılması gereken bir eylem fakat çoğu kişi sebepsiz bazı mazeretlerle bundan kaciyor. Beslenme metabolizma için önemli.

-Pastorize edilmiş sutlere heryerde daha sağlıklı diyorlar. Tabi hammaddesi önemli veya içerisine ne katılıp katılmadığı önem arz ediyor..

-Yeme alışkanlıklarını milletçe drgistirmemiz gerekiyor Rusların neden zinde bir vücut lari var çünkü dengeli besleniyorlar. Türklerde kırk olmadan göbek çıkıyor kadinlar tiknaz olup bicimsizlesiyor beslenme bu bakimdan önemli.

-Bu ürünler oldukça zararlı tabi tuz ve un ayni zamanda yağ da aynı şekilde. Kokorec ve benzeri yiyeceklerde sagliksiz bir sekilde dışarıdan yenmemeli. Dikkat edilmesi gereken bir cok nokta var. Mesela rusyada sadece esmer ekmek yeniyor.

-Yemeği ulu orta yemek tabi ki dogru degil çok yanlış ve teşhir anlamı taşıyor fakat sosyal ortamlarda bunu paylaşmak ne derece bir olumsuzluğa yol açar orası muamma tabi. Kişisel olarak dedigim gibi ben paylasmiyorum ama acikcasi paylasanda beni etkilemiyor..

-Evet içerisinde bulunan maddeler öyle ama gerçek niyet gercektende bu mu o işte tartışılır :) :)

-Her yaşayan türde bu tip genetik problemler çıkmaktadır hiç bir tür aslında mutlak şekilde mükemmel ve yaratılışcılarca iddia edildiği şekliyle gerçekte tasarım harikası değildir.. !! :)

-Bu adam o dönemde bu sözü söylemiş ise şüphesiz ki dünyanın en büyük kahinidir. :)

-Bunun gibi insanları ileride daha çok göreceğiz nede olsa o yaşlarda ki kızlar son düzenlemelerle artık mahrem duruma geldi bile.. :)

-Gezi savcısı aramaya devam etsin Gezmişi, belki Gezi parkına gezmeye gitmiştir :D

-Tek evlilik yoktu o donemde padisah istedigiyle ureyip çocuk yapabiliyordu normal tek eşli bir durum yoktu istedigi cariyeyle ciftlesiyordu sonuçta. Belkide o donemde ırki kavramlar yoktu veya gelismemisti. Ama bence begendigiyle ciftlesip (evli veya degil) üremesi normal..

-Yani yapay secilimle insan cinsi bugün sağlıklı ve güçlü bir gen havuzuna sahiptir belkide insan seçim ve zevkleri buna zemin hazırlamıştır ve bu süreçte bugün devam ediyor..

-Dahada tersten bakacak olursak belki o donemlerde irkiyet kavrami daha ortaya çıkmamıştir ve insanlar sadece fiziken ve gorsel olarak begendikleriyle evleniyordur. Normalide bu degilmiydi yuzbinlerce yillik insanlik tarihinde güçlü ve hayatsal gen aktarimi belki hep bu secicilik sebebiyle gerceklestirilmis ve insanı insan yapan özellikler belki de doğru seçilim yapmadan dolayi bu kadar gelişmiştir. Buda olaya daha farkli bir yönden bakış açısı. :) Nasilki erkek tavuskuslarinin guzellikleri onlarin üremesi icin hayati oneme sahipse ki çünkü bunlar ayrica gelecek nesillere sağlıklı ve güçlü gen aktariminin bir göstergesidir. Disinin erkektavuskusunu tek seçim kriteri bu. Doğada ki bu örneği insanada yorabiliriz. Konu biraz dağıldı ama görüşlerim böyle :)

-Biraz irkiyet kavramlari uzerinden bir cikarim olmuş kişisel kanaatim bu savın dogrularinin olamayacagi çünkü yuzbinlerce yıllık hayatta kalma mücadelesinde gen havuzu dedigimiz bileşenler her insana eşit oranda yayılmış olmalı.Zaten dogaya uyum sorunu olan insan cinsleri(neantherdal vb..) ortadan kalkmis.Iklim,yaşanan konum ve bölge dışında yani kültür dedigimiz çıkarım dışında insanlar arasında kafatasi ve benzeri bedensel farklılıklar olabilecegine ihtimal vermiyorum.En önemliside bazi ideolojilerde oldugu gibi bunun bir ayrismaya ve otekilestirmeye doğru evriltilmemesi gerektigidir.

-Kutlama olduktan sonra mum dikip pasta kesmenin çokta önemi yoktur aslında. Yaş günü kutlamalarını hangi kıstaslara göre eleştirebiliriz bunun izahı çokta fazla yok kanımca. Sadece özenti manasında bir çıkarımla eleştiri yapacaksak bu çokta doğru olmaz fakat pastanın kalori ve benzeri gerekçelerle sağlıksız olduğu savı öne sürülürse buna katılabilirim belki :) :)

-Dil, aksan ve lehçeler bölgesel ve fiziki şartların etkisiyle komşu ulusların dilleri ve aksanlarınında belirli bir yönlendirmesi sonucu ana dilden olan kopukluklar sonucu zamanla gelişir ve belirli bir kalıba oturarak dile yerleşir.

-Bende kişisel olarak yemek ve benzeri şeyleri paylaşmam fakat mantıken düşünüldüğünde günümüzde paylaşılan içecek veya yiyeceklerin aç insanların karşısında yiyip içmek kadar ciddi bir sorunsal oluşturabileceği tezine katılmıyorum.Fotoğrafların bu yönde ahlaksal bir çöküntüye yol açtığı fikri bende gerçekçi bir fikirmiş gibi görünmüyor.

-Bunların ne bir düşünceye ne bir dine ne bir ülkeye ve halka ne de en önemlisi kendilerine bir hayırları var.

-Hak ihlali gibi basit soylemler bile isidin yaptığı gaddarliklari anlatmaya yetmez bence o kelime biraz basit kaciyor .. :)

-Cadı olgusu tamamen batılı ressamlarin sanatsal imgelemeleri ve özellikle katolik kilisesiyle dini otoritelerin ortaya attıkları mitlerden ortaya çıkmış hurafi karakterlerdir.

-Selefici olsun veya işidci-ösocu olsun farketmez bu katliam ancak insanlık düşmanı çetelerce gerceklestirilebilecek bir caniliktir.

-Norveçi her konuda oldugu gibi sosyolojik olarakta iyi incelemek lazım..

-Kişisel ve bedensel farkliliklardan ziyade evrimsel sürece ve şartlara göre canlılarda üreme amaçlı değişik şekillerde gelişebilen göreceli bir kavramdir aslında eril ve dişil farklılıklar. 

-Sergen 40 yaşında tamamen futboldan eline etegini çekmiş bir vaziyette göbek bagliyarak spor yorumculuguna soyunmustu sanırım içinde ki kiskancligi Gekasa kusmuş.. :)

-Farz ile tarz muhabbetinin çıkmaz bir paradoksa yol açtığı saçma yasaklar .

-Yapay seçilimle muzlarinda yabani ve acı bir muz cinsinden insan eliyle evriltildigini biliyorum..

-Tamamen sunucunun kutuyu bilmesine indeksli bir paradoks ama matematiksel bir anlam ifade etmiyor :)

-Özel sağlık kurumlarının ne derece özensiz ve vurdumduymaz bir şekilde hastalara yaklaştığının bir örneği.

-Mesafeler ve büyüklükler gerçeğe uygun ve göz kamaştırıcı derecede geniş bir perspektifte hazırlanmış.

-Bizdekiler türban uzerinden siyasi güç peşinde ,adamlar bilimsel açıdan gelişimin izinde..

-İş kazalarında önlenemez yükselişin altinda yatan sebepler ; daha çok kar hırsı, uzun çalışma koşulları, ucuz işçilik , verimlilik adı altinda az parayla çok iş dayatması, kapitalist sömürü düzeni ve taşeronluk, iş sağlığına hem egitimsiz iscilerin hemde isverenin önem göstermemesi, yasayla önlem alması gereken milletvekillerinin işadamı olması, sendikal faaliyetlerin engellenmesi,maaşını işverenin(?!) ödediği tutarsız-verimsiz iş sagligi ve guvenligi uzmanlığı modeli ve en önemlisi akp zihniyetiyle birlikte gelişen, önlem almak yerine herseyi dini açıdan ''kader'' diye yutturan duzenbazların telkinleridir. Yaşanan işçi ölümlerininde temeli bu politikalarla sekillenen modeldir ki bu sistemin kurucuları ve isleticileri Erdogan gibi para babalarının kankaları olan siyasetcilerdir.

-Kılıçdaroğlu veya Türkeş'i yahudi ithaf ederken Erdoğanın icazetle yahudi üstün madalyasını aldığını unutmak nasıl bir kafa yapisidir anlamak mümkün değil Ümit. Türkiye'de ki sistem Amerikanci temellere dayalı işliyor bunun chp,mhp ve akp si yok. Balık baştan kokar derler ya dayatilan model ABD modelidir hem politik hem ekonomik hemde askeri olarak oraya bağımlı bir haldeyiz. Erdoğan bugün herkesten daha çok Amerikanci ve sermayeder bir kapitalisttir. Yaşanan işçi ölümlerininde temeli bu politikalarla sekillenen kapitalist taşeron modelidir ki sömürü ye dayalı bu sistemin kurucuları ve isleticileri Erdogan gibi para babalarının kankaları olan siyasetcilerdir.

-Darbeye iyi demek yanlış kimse iyi oldu demiyor keşke olmasaydı fakat senin burada iddia ettiğin meseleler tek taraflı belli bir ideolojiye çıkar sağlamak amaçlı birilerinin pislediği bazı konuları kapatmaya dönük. yani senin siyasetçin kötü benim siyasetçim iyi gibi bir bakış açısına yol açıyor.

-Kendi menfaati ve çıkarı için çig tavuğu bile yerler bunlar ki ipin ucu kendine dokununca Obamayla özel görüşmeye bile gidiyor..Yoksa orda rehin düşerek ölümü bekleyen zavallı insanları düşünen kim.

-Ümit sen daha Atatürk'ün bile gerçek Atatürk olmadığına dair bir video paylaşmistin ve eminim ki buna bile inaniyorsun :) Benn buna alinma ama yorum yapma tenezzulunde bile bulunmamistim. Bu neye benziyor biliyormusun bazı ateistlerin isanin aslinda ve gercekte yaşamadığını iddia ettikleri gibi marjinal bir şey benim görüşüme göre ;)

-Daha düne kadar ergenekon diye bir örgütün varlığına bile inaniyordunuz fakat sonuç o ki içi boş ve fos çıktı. Bu işler komplo teorileriyle ve kimi sıra aklı selim görünen tüyü bitmemiş ergenlerin incicapslarde paylaştığı sallamasyon iddialarla olmuyor ne yazik ki.

-İlluminati yi ispatla Ümit bana.. ? Bak yine konunun dışına çıktık ama olsun..

-Ümit benim kimseyi savunma ve ideolojik bir taraf olma durumum ve niyetim yok ama kusura bakma tamamen tarafsız bir gözle bakacak olursam saçma sapan komplo teorileriyle Yahudi antisemitizmini hortlatmak niyetiyle yapilan bu iddialara inanmak kadar da cahil olmayalım diyorum ben. İlluminati ne kadar sacmaysa bu da bir o kadar tutarsız ve samimiyetten uzak. Ayrica tek kutuplu bir siyasi akimi-Akp'yi- aklama gibi bir niyeti varmış gibi geldi bana.

-Ethemi öldüren polis memurunun aldığı komik ceza ve iki kadını oldurmesine rağmen halen evlenme programlarinda üçüncü müstakbel kurbanını arayan caniyi gördükçe adalet ve hukuku tüketmiş bir ülkenin değersiz yurttaşları olduğumuz gerçeği ile yüzyüze kalıyoruz.

-Demirtaş, sadist örgüt Işid e karşı Türkiye PKK'ya silah yardımı yapsın demiş :) .Daha düne kadar Türkiyeye karşı silah kullanmaktan sakınmayan ve ''Agit'' heykeli bahanesiyle bir güvenlik görevlisini öldüren böylesi bir örgüte yardım temennisini dile getirmek siyasi şovenizmden başka bir şey değildir.

-Işid denen mazo-sadist örgütün her geçen gün hunharca kafa koparmaya devam ettiği şu günlerde sormadan geçemeyeceğimiz bir mesele olarak bizim beceriksizce göz göre göre esir verdiğimiz ve Süleyman Şahı dahi pazarlık masasına koymaktan çekinmediğimiz aralarında diplomat ve özel harekatçılarında olduğu 49 kişinin akibetini bilen var mı diye sormak gerekiyor.Sırayla boğazlanan Amerikalıları gördükçe ,Türkleri kim takar mantığının işleve sokulmaması temennisinden başka yapacak bir şey yok sanırım..?!?!

-Özendirme diye anlamak isteyen öyle anlasın. Ama kurulan basit bir cümleden böylesi bir yaygara koparmak pek akla uymuyor gibi :) ickiden baska birazda yolsuzluk ve ayakkabı kutularının kötü bir sey olduğu mesajı versek daha akla mantığa uygun hareket etmiş olmazmiydik ? :)

-Mesleki eğitim gibi din egitimininde belli bir yeri olmalı. Her okulda her derslikte bulunmamali. Belli okullar dışında temel eğitim veren okullarda yer almamalı. Kimseye dayatılmamalı. Bugün liseye yerlesemeyen öğrenciler istekleri dışında bu okullara otomatik yerlestiriliyor.Istekleri dışında gayrimüslim öğrenciler bile yerleştirilmiş. Sistem birseyleri istemsizce dayatiyor.

-Atatürk zaten ickiden yani sirozdan öldü. İcki mesajini ben dahil kim kabul edebilir. Biraz mantıklı olalım.

-Dedigim içkinin ilaç olmadığını herkes bilir. Kime dayatirsaniz dayatin bunu zaten kimse kabul etmez.Bu söz burada cok açık ki ''mecazen'' kullanılmış. Mesaj diye algılamamak lazım.

-Yok orda kişiye özel bir meseleden bahsetmiş.icki tabiki ilaç degildir. Teşvik diye algilamamak lazım bu sözü çünkü bir kişiyi sadece müstesna tutmuş. Genele yayarak içki iyidir gibi bir mesaj cikarmadim acikcasi ben.

-O kendi görüşünü yansıtır kabul edilir veya edilmez herkesin fikirleri kisaca kendini bağlar. Düşünce olarak saçma olup olmadığı kişiye göre değişir. Bugün içki içmeyen var mi ki Atatürk'ün içtiği herkesin gözüne batıyor buda sorgulanmali.

-Insanlar dogar büyür yaşar ve ölür. Doğanın dengesi ve devamliligi için her canli icin gecerli olan ve degismeyen kanun budur.

-Dunyanin en basit sorusunun cevabi tabiki olmeyecek yok ta hani bunu hatirlatmanin gayesini tam olarak çözemedim.

-Ben bu istatistigin tarihin tozlu raflarina kaldırılacağını ve Fenerin bu maçı her koşul ve şartta alacağı inancını taşıyorum.

-Dışişlerinde silik, meziyetsiz, özgünlükten uzak ve emir eri bir tutum sergileyen Prof.Dr. Ahmet Davutoğlu güvenli bir liman olarak gördüğü Erdoğanın gölgesine sığınan bir üslup geliştirmisti. Görünen o ki yeni göreviyle de yine sahnede ezikleri oynayacak, yani uzun adamın gölgesi dışına adım atamayacak. Kendine ait ne bir fikri olacak ne de dosdogru bir kişilik ortaya koyabilecek. İpleri tamamen Erdoğanın ellerinde sekillenecek bir kukla oyunu izleyeceğiz.Bu oyuna midesi hazmetmeyecek veya itiraz gelistirebilecek kac kişi çıkacak doğrusu merak ediyorum.

-Gül'ün eşi eski zamanlı başörtüsü olaylarıyla ,17 araliktan sonra ki sureci kiyaslayarak; 28 Şubat ta bile bu kadar soyutlanip dislanmadik diye dert yanmış. Şimdi sormak lazım kendi siyasal çevresinin iç dinamiklerinden doğan ve çekirdekten yetişen Gül'ün toplumsal mahalle baskısı boyutundaki bu izolasyonu göremeyecek kadar sığ bir kişiliği mi vardır ? Belli ki Gül'ün eşide Gülen'in ağzından konuşmuş. O da 28 Şubat süreci ve baskılardan benzetmeler yapmış ve hakliligini ispata kalkismisti. Tabi bu taktikler toplum nazarinda itibar görmüyor. Zamaninda sistemin en şaşalı dönemlerinin temel direklerini oluşturan bu kişilikler günümüzde zaten yeterince çürümüş olan temelin altını oymakla meşgul olmayı tercih ediyorlar. Böyle olunca da kisiliklerini oluşturan niteliksel özellikleri ikincil planda gölgelenmiş ve itibarsizlaşmış oluyor.

-Bu tip saçmalıklara gerçek manada inanan var mıdır merak ediyorum doğrusu? İnanç sömürüsünün bir değişik versiyonu bu tip paylaşımlardır. Böyle paylaşımlar inanç konusunda maalesef hassas olan halkta teveccuh görüyor. Ben kişisel olarak karşıyım, ilim veya bilim yaymak gerekirken hurafi şeyler rağbet görüyor.

-Bana kalırsa Diyarbakır da dikilen Mahzum Korkmaz yani "Agit" heykeli bilinçli bir projenin parçasıydı. Barış sureci denen içi boş politikaların zaten meseleye merhem olmayacağı belliydi. Her an patlamaya hazır bir bomba olan bu sürecin fitilini ise "Agit" heykeli ateşledi. Planlı ve sistemli bir komplonun parçası olan bu heykelin dikilme zamanı manidardır. Türk yönetimin böyle bir heykele göz yumması basli basina bir hataydi. Keza yikilmasi da dikenlere ayni sekilde çanak tuttu ve insanlarin ölmesine yol açarak kaosu daha çok körükledi. Iraktaki Işid belasından hem Amerika hem Kürt tarafı ciddi bedel ödemeye baslamisken Türkiyenin bu süreci sessiz sedasız icine kapanik bir sekilde atlatması beklenemezdi. Kaynayan bir kazan olan bu bölgenin ateşi Türk tarafını da er yada geç, şöyle veya böyle birilerinin kirli oyunlariyla saracaktı. PKK nın eylemsizlik öngören ateşkesi ne kadar sürer bilinmez ancak gercek su ki Türkiye'de ki AKP li iktidar bundan eminim çok zarar görecek. Gerek barış sürecinin kazanimlarinin tukenmesi gerekse Kürt tarafinin beklentilerin sürekli belirli gerekcelerle yapilan Oslo görüşmelerinde verilen sözlerin aksine ötelenmesi süreci zaten yeterince baltalamisti. Ufak bir kıvılcım geçmişe dönmek için zaten yeterliydi ve şu an yapılan da tam manasıyla budur.

-Bonzai ve benzeri uyuşturucu illetinin pençesine düşenleri gördükçe gençliğin ne büyük bir batakta olduğu daha iyi anlaşılıyor.

-Geçmişte deprem konusunda yasanilan acı deneyime karşı günümüzde meseleyi fazla basitlestirmise benziyoruz. Planlı ve kontrollü yapilasmanin yayginlasmamasi aksine gecekondu tipi oldu bittiye getirilip sümen altı edilerek yapılan çürük-metruk binalarla depremle mucadele edilemez. Eminim ki bugün ayni felaket yaşansa geçmişte yaşanan insani kayiplardan ne yazik ki daha azi yasanmayacak. Kontrol dışı gerceklesen yerel ölçekli göçler maalesef depremin yaşattığı acıları besleyen bir faktör. Plansız göçler sayesinde mantar gibi çoğalan izbe ve tekinsiz yapilasmalar bu insanlara mezar oluyor. Kentsel dönüşümün istenildigi gibi gerceklestirilememesi devlet tarafindan sorgulanmasi gereken konuyla alakalı ayrı bir sıkıntıdır. Zorunlu deprem sigorta özde güzel bir şey fakat teorikten ziyade pratikte ne gibi fayda sağlar orası kocaman bir soru işareti. Evi sigortalatmak bir kenara ,depreme uygun saglam ve kaçak yapilasmanin önüne gecerek inşaa etmek herşeyden daha önemli.

-Silah tüccarlarına gün doğdu. Arz talep meselesiyle bu sektör ölümlerden ,diplomatik anlasmazliklardan, insanlığa karşı işlenen suclardan yani kan ve öfkeden besleniyor.

-Bilim dinle celisdiginden veya oyle oldugunu sandiklarindan ahlaki meseleleri one surup dinin zarar gormemesi için genellikle inanç eksenli resim ve meteryalleri ön plana getiriyorlar. Yani bilimde sanatta hep ikincil duruma atılmış oluyor.

-Ayı olusturan elementlerin ozelliklerine göre ışığı yansıtma göreceleri vardır. Kömür değil kömürün yansıttığı kadar ışığı yansıtan elementlerden oluşuyor. Yani gerçek manada kömür olsaydı ışık yansıma şiddeti degismeyecekti.

-Saçma olma durumu kişiye gore değişir bana saçma gelmedi mesela gayet mantıklı.Sadece maksat senin sandigin gibi Tayyip amcayi :) siyasi yönden eleştiri olsun diye paylasmadim. :D

-TCDD YHT de mi işe başladın yoksa bilmiyoruz gerçi ama körü körüne savunmaya gectigine göre :D

-Çarpmasına carpiyor ama durum okadar basit degil bak burda özel bir meseleden bahsediyor. Siradan uçak veya araba çarpmaları olagan olabilir fakat burada ki durum her yönüyle onceden ongorulebilmesine ragmen olağan dışı bir ihmalin yol açtığı bir sorun. Particilik yapmadan siyasete bulasmadan neyse problem tarafsizca çözülmeli..

-Kaçak durumunda ki şarkıcı Deniz Seki Fransa da görülmüş. Adalet sisteminin çarpıklığının her geçen gün tescillendiği ülkemizde Sekinin yaptığını çok da yadırgamamak gerekir. Ergenekon ve Balyoz davalarının içinin boş çıkması yargıya olan güveni sıfırlamıştı. Ayrıca devlet kademesinde görev yapanların üzerine atılı bulunan yolsuzluk suçlamalarında ilerleme sağlanamaması da çifte standarda bir örnektir. Kişinin konumu ve mevkisine özel pozitif ayrımcı bir yargı sistemi mevcut. Herkesin kendini ,kendi imkanları (güç,makam,ünvan vs..) ölçüsünde aklama derdinde olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Böyle olunca da Deniz Sekinin yaptığı hareket yadırganmaktan ziyade günümüzde çoğu kişinin yaptığı gibi (!) kendi adaletini kendi sağlama girişi mi olarak görülebilir ancak..

-Böcekten ziyade mikro dünyadan makro dünya canlılarına kadar her türlü yaşam formu mücadele ve savaşım halinde yaşam sürdürür. Bu mücadele yeni yaşam formlarının oluşumunu tetikler.Savaşım yani saldırı ile birlikte bağışıklık(direnç)-(yani makro dünyada bir aslandan kaçan geyik)- gibi bir zıt karşıtıda olmak zorundadır. Bu yönüyle evrimin en temel mekanizması bu iki karşıt durumdur..

-Popülasyon ,ağacından bakterisine hayvanından her türlü canlısına kadar iklimin ve doğa koşullarının belirlemesiyle kendi iç dinamiğinin oluşturduğu evrim gibi reddedilemez doğal bir süreçtir.

-Matematiğin nobelini kazanamayan Türk erkeklerinin gıpta etmesi gereken bir durum :) Türk kadınlarını hiç katmıyorum bile..

-İnsanın beyin fonksiyonları bir maymunkiyle sadece kendi iç dünyaları nezdinde kıyaslanabilir.Her türün farklı bir düşünce ve duygu frekansı vardır. Bu düşünce ve duygular kanaatime göre özde birdir fakat şeklen değişik ve farklıymış gibi algılanır. Bütün mesele aslında burada kilitlenip kalıyor..

-Genele vuracak olursak iyidir, kisisellestirecek olursak durum değişebilir :)

-Sıcakların deyim yerindeyse cehennemi andirdigi şu günlerde insanlar biraz yagmur,serin rüzgar ve soğuk bekliyor. Eminim ki karlı,yagmurlu ve ilikleri donduran soguk koşullarda güneşi bekledikleri gibi yine iki yüzlüler :) Iklim her kosulda insanı fakir düşürüp böyle dilendirir işte. . :)

-Coca cola boykotu istenilen sonucu dogurmadi çünkü global capta ulke ekonomisine katki saglayip üretim yapan firmalar bundan hicbir zaman etkilenmezler. Para babalarinin devlet yoneticilerinin sirtini sivazlamasi her zaman gorulen bir seydir. Ayrica kapitalist düzenlerde devletlerde aldıkları gelir ve miktar nispetince firmaların önünü açarlar.Yani para bütün ideolojilerin tepesinde yer alır. Siyasi görüş ,hayat felsefesi ve idealler ne olursa olsun farketmez çünkü temelde kurulan sistem boyle işler. Malum firma ve uzantilarinin ulkemizde ki uretim ve faaliyetleri belli iken boykotun sıkça dillendirilmesi zaten umutsuz bir vaka olarak görülmeliydi. Şöyle ki bu içeceği boykot edip yasaklatmak veya zarara ugratmak İsraille savaşa girmek kadar zor bir iştir. Yani sistem hep birbiriyle dolayli yoldan bağlantılıdir. Bunun görülmesi gerekirdi.

-Eski zirvalar halen devam ediyor; yol kapatmalar kornalara basip ses gürültüsü yapmalar,trafik kurallarını hiçe sayıp terör estirmeler, ulu orta her kose bucaga torpil tabir edilen patlayici atmalar ,camdan sarkmalar gibi saçmalıklar birilerinin eğlencesi haline gelmiş gidiyor. Asker ugurlama adı altında yapilan bu ipe sapa gelmez kutlamalar artık bir şekilde yasaklanmali. Dünyanın hiç bir yerinde böyle saçma bir adet varmıdır bilmiyorum. Bu insanların degil devlete ve millete kendilerine bile bir faydaları dokunmaz. Birilerinin artık buna ciddi ciddi bir ''dur'' demesi gerekiyor.

-Hem muhalefet hem iktidar ikiside hep kendilerini başarılı gosterdikce bu memlekette ,ikiside bundan böyle iktidar kalmaya devam edecek.. aslında iki tarafta secimlerden nemalanmiyor mu?

-Başbakanın öğrenci mi militanmi yetistiriyorlar dediği odtü nün birinciliği dikkat çekici olmuş. Demek ki bb olaylara at gözlüğüyle bakiyormus..

-Toplumdaki kadına siddet ve baskı unsurları üzerine işlenen bir konudan gitmesi munasebetiyle kadin hakları odaklı meseleleriyle okunması gerektiğini düşünüyorum. Ozellikle doğuda tam bir çıkmaz durumunda bu problem.

-Tabiki temennimiz herkesin goruslerini sakınmadan dile getirmesidir. Demokrasi dediğimiz şey burdan başlar. Bu konuda ki duyarliliginizi iyi anlıyorum. 

-Twitter ve facebook sadece Atatürk resmi paylasilmak için kullanılmıyor. Bugün din eksenli paylaşım yapan onbinlerce sayfa var. Ayrıca yasaklar hiçbir sekilde savunulamaz. Akp sosyal medya indeksli bir politika gelistirirken-ozellikle geziden sonra-sizin böyle bir düşünce de olmanız tutarlı değil.

-Cevabı basit ,maalesef istemedende olsa pasif etkiyle rte yi cb yapmak icin sandığa gitmediler. Acı ama gerçek bu..

-Kitle iletisim araclariyla birlikte sosyal medyada örgütlenmeden baska şans yok.. :)

-Genclerin kitlesel olarak bir araya gelebilecekleri ve onerilerle isteklerini sunabilecekleri bir mekanizma yok. Chp yi gectim Mhp nin adini bile anmak hata olur.Bu iki siyasi figür gencleri kisir politikalarinin içine cekip oy devşirme derdindeler. Siyasetleri çok dengesiz ve ilkesiz. Değişim şart. .

-Açıkçası rte ile Abdülhamit arasında çok fazla bir benzerlik göremiyorum. Biri padişah ve halifeydi diğeri ise inançları kullanmakla birlikte adı yolsuzluk vb.. iddialara karışmış bir siyasetçi. Ancak Özal ve Menderes gibi emsalleri ile kiyaslayabiliriz.

-Geçmişe dönük siyaset gütmekten ziyade gerçeklere uygun geleceği öngörebilecek tarzda gençleri merkeze alacak şekilde bir politika üretmek zorunda. Eski saptama ve ideallerin önemli bir kısmınıda ayrıca günümüze uyarlaması gerekir. Yoksa yerinde saymaya devam.. :)

-Kalabalık evlerin seyrinden arka plan yemyesil uzanan ormanlarına kadar denize sacilmis motorların degisik bir ambians yarattığı Ereğli manzarası..

-Gezi darbe degil bir baskaldiris ve varoluş mucadelesiydi. Bu yönüyle paralel dedigimiz şeyle kiyasi bile abestir.

-Genel olarak dizayn edilen sistem çok çok eskilere gidiyor. Amerikadan icazet almak kavramı yeni bir kavram değil. Erdoğan da aldı ilk bb oldugunda amerikadan. Dayatilan düzen böyle işliyor bence bunun Kılıçdaroğlu veya Bahçeliyle çok ilgisi yok. Onlarda düzenin dayattigi sistemin adamları. Bu liderleri indirmektense sistemi degistirmek gerek. isyan bayrağı çeken Baykalcilarda gelse başa değişen veya yenilenen hiçbirşey olmayacak. Çünkü onlarda bu düzenin bir parçası. 

-Evet bencede tek başına kendi haline bırakıldı. Getirip ortaya atıp köşeye cekildiler. Secmenlerinede sanki her adaya oy verebilirsiniz gibi bir mesaj verilmiş oldu. Çatı olayı komedivari bir şekilde son bulmuş oldu. Dedigim gibi herkes kendi adayını ortaya koymaliydi .

-Zaten çok itibarsiz bir reklam kampanyasi yürütüldü. Ekmek için sloganı fiyaskoydu. Sanki birileri veya görünmez eller bu aday bir işe yaramaz diye içten içe haykiriyordu. Secilmeme yarışı oynandı.

-Aziz bu konuda haksız. O zaman sampiyonluklarda kendisininde bir payı yok çünkü diğer takımlar demek ki kötü yönetiliyor. :D

-Açıkçası adaylık konusunda Ekmel sıkıntı yarattı evet ama oy vermeme ve boykot gibi bazı durumlarında bunda sebebi vardır. Çatı yerine herkes kendi adayını cikartsaydi en azindan 2.tur garanti olurdu. Sonuç degisirmiydi orası muamma.

-Secimin bu paralelde gelisecegi belliydi. Çatı adayını daha önce uygun bulmadığımi söylemiştim. O bakimdan secilmediginede uzulmedim. Benim ki sadece öz elestiri bir suclama veya bok atma degil :D

-Örnekler olabilir fakat istisnalar kaileyi bozmaz. Sunu anlayabilirim mesele boykot yaptilar desen hak verirdim. Veya tatilde şezlong üstünde oy kullanmadilar desende haklıydin. Çoğu su ve bu gerekçelerle oy kullanmadi. Fakat mhp den aktif etki yapacak bir oy akışı sağlandı Erdoğana..

-Zaten erdoganin kitlesi bilinen bir gerçek. Bunun disinda chp tabanindan oy çıktığına inanmiyorum.Fakat mhp gibi muhafazakar temelleri olan bir partiden oy kaymasi yaşanabilir.

-Yakında cumhurbaşkanlığı forsundaki Türk devletlerinin yerinde yeller esmeye başlar..

-Böyle bir aday olsaydı bile sonuç ne derece etkilenirdi bu konuda sağlam şüphelerim var..?! Sebep olarak adaydan ziyade parti tabanlarının muhafazarlığı daha ağır basan adaylara yönelmesi zaten seçimin sonucuna etki eden bir sebep değilmiydi ? Adaydan ziyade seçmen eğilimine bakmakta fayda var..

-Boykot olayı hiç iyi bir kazanım olmadı.Yani boykot hiç birşey elde ettirmediği gibi bir çok şeyi alıp götürdü. Leninin dediği gibi yakamayacağınız sandıkları boykot etmenin bir anlamı yoktur lafı bir kez daha tespit edilmiş oldu.

-Işidin en büyük sponsoru AKP ve onun yardakçı dernekleridir.

-Yakında ''köşk yerine tahta'' çıkacak birilerini görecek olmamız ne yazık ki demokrasimizin geldiği vahametin son noktasıdır..

-Ekmelin kaybetmesine hiç üzülmedim fakat ne yazık ki bunu hak edip hakkını verebilecek biride seçilmedi. Yani elde var koskoca bir sıfır..

-Önce durup bekliyor ve gidişata bakıyorlar sonra işler istedikleri gibi gitmediğinde veya aksi gittiğinde yada zaman içerisinde halkın nabzının şerbetine göre biz bunlardan uzağız deyip böyle hadisler bulup çıkartıyorlar.. :) Haliylede dini bir meselede sözde dini bir sebep bulup arınarak aman ha bunlardan uzak durun falan diye ortalığı safsataya veriyorlar.Ben açıkcası bunları samimi bulmuyorum çünkü bu işid belası örgüt suriyede nusayri yüzbinleri katlettiklerinde sesleri solukları çıkmıyor ve özgürlük savaşçıları ve cihatçılar deyip hükümet nezdindede dini çevrelercede sempatiyle bakılıyor ve alkışlanıyorlardı. birden bire ne olduysa gidişat iyi gitmeyince ve tepkiler artık sempati azalınca,antipati artınca birden 360 derece dönüp önümüze hadislerle çıkmaya başladılar. Kısaca olayın özeti budur.

-Adaysızlıktan çekilen kıtlık sayesinde Erdoğan amacına kolay ulaştı.Katılım oranı inanılmaz derecede önemliydi ama fiyaskoyla sonuçlandı.Başbakanlıktan inmesi bence önemli değil çünkü süper cumhurBaşbakanı oldu.

Çatı adayının kaybetme sebeplerine kısaca değinecek olursak bir kere aday çok silikti.Siyasi kabiliyetsizliğinin yaşıyla birlikte getirdiği olumsuzluklar cabasıydı.Tanınmamış olması ve düşünüldüğünün aksine muhafazakar kimliği artı değil negatif yönde etki yaptı.Destek verdiklerini belirten partiler Ekmelin doğal olarak yeterince arkasında durmadılar.Sanki parti tabanları her adaya oy verebilir bu sadece sıradan bir seçenek gibi bir tutum içerisinde bulundular. Şezlonglarda ne yazık ki güneşlenenlerin de sayesinde katılım oranın çok çok düşük kalması da önemli bir etkendi.Bir de üstüne MHP ve benzeri ufak partilerin muhafazakarlaşmış ve kemikleşmiş kitleleri Erdoğan nezdinde oy kullandılar.Özellikle MHP de büyük çatlak oluştu.Tüm bu sebepler birleştiğinde ise Erdoğana Tekmelettin olabilecek bir aday sekerek Sekmelettin oldu ne yazık ki :D

-Hiç prim vermeyin böyle sahte isid zihniyetli hocalara. Önce gitsin din adina kafa kesen, coluk çocuk canli canli gömülen insanlarin hesabini sorsun din adami olarak kendi zihnidaslarindan. Bu da onlar gibi sahtekar bir güruha sahip olduğu için başka dertler peşinde...

-Ersun Yanal sinek ikili oldum demiş ve istifa etmiş. Yani her önüne gelen kafama biniyor demek istemiş. Gerçi oldukça başarılı bir dönem geçirip ilk yılında Feneri şampiyon yapmış, yaristaki bayrağı bir sonra ki etapa başarıyla taşımış, kulübü Aykut cikmazindan çekip çıkarmış ve bir nevide Azizide ipten çekip almıştı. Bu kazanimlari sonrası ayni Alex gibi kullanılıp bir pacavra gibi atilmaktan kurtulamadı. Aziz böyle kontrolsüz otoritelesmeye devam ederse ve her önüne geleni kişisel hırs ve kompleksleri yüzünden harcamaya devam ederse Fener içi bir Gezi patlaması olmaması için hiç bir sebep yok.

-Menfaati varsa hiç bir eli öpmekten kacinmaz sonrada fotoğrafını çekip basına servis eder. Gelsin oylar yan cebime misali.

-Can Dündarın buğün ki yazısından bir kesit. Seçimde ümidinizden çok ''safınız belli olsun'' en azından. O yüzden sandığa ümitsizce gitmekten korkmayın.

-İnançları toplumsal statüde itibar görme amaçlı,çıkar,rant ve dünyevi kazanımlar sağlamaya dönük kullanmanın neticesinde yozlaşma,şiddet ,yalan,gorgusuzluk ve samimiyetsizlik topluma bu kisiler sayesinde ne yazik ki geri dönüyor.

-İslam halifesi (!) sahibinin biraz tasmayı çekmesinden rahatsız olmuşa benziyor. Dönüp sahibini ısıracak mı hiç sanmıyorum..

-Adamlar zaten kurdu neye izin vermiyormuş.. Işid bir avuç hristiyan azınlığa ve petrol havzalarıyla,bir kaç yüz abd askerine tehdit olunca mı akılları başlarına geldi yani. Neredeyse 2 senedir toplu kıyımlarla Türkmen ,Şii,Ezidi,Nusayri demeden yaptığı katliamlarla yüzbinlerce kişinin kanına giren bu örgüte ancak ufak çaplı kendi(!) ulusal çıkarları tehlikede göründüğünde mi müdahale edilebiliyor ? Demokrasi,insan hakları,hümanizm gibi kavramların ne kadar içinin boş olduğu asıl gerçeğin para,rant ve sömürü olduğu çok iyi anlaşılıyor.

-Önce insan olma erdemi sonra ezidilik,islamlık,yahudilik vb inançsal farklılıklar ... inançlar insanları yaşatmak için olmalı yok etmek icin değil.

-Sahibi her tarafa saldıran bu vahşi köpeğin sadece tasmasini biraz geri çekti o kadar.. Bakalım kudurup sahibini ne zaman isiracak göreceğiz.

-İnançtan inanca değişir. Aynı inanç grubunda olanlar için ortak kavram diyebiliriz . Turkiyede ortak kavramdir çünkü herkes ayni inancı paylaşıyor. Fakat kendi dar kaliplarimizdan cikip dünya ya bakacak olursak dini çeşitlilik çok farklı inançlardan oluşuyor. Yani kisaca dedigin gibi bütün dinler ortak bir kavram degil aksine göreceli.

-Ben olayı herhangi dini bir açıdan ele almadım. Binlerce inancın belki binlerce farklı anlatısı olabilir. Kişiye ve inanca göre değişen varlıkların belki binlerce yaratış ve var etme miti olabilir. Bunlardan yalıtarak konunun sadece belli bir inanç grubuna hitap etmesindense nötr kalması çok daha iyi ve tarafsız olacak.

-Canlı cansız tüm varliklarin doğada kapladigi bütüne tabiat denir. Ana tabiri biraz kisisellestirme ve bu ruha kimlik kazandirma amaçlı konulmuştur.

-Doğa şiddetli horultular,şimşekler ve gürültüler eşliğinde doğum sancısı çeken bir ana misali binbir zorlukla doğurduğu yaşam kaynağı suyu, toprağın bereketiyle buluşturuyor. Yeni canlıların topraktan filizlenmesiyle her çağda olduğu gibi tabiat ananın kutsal yasaları yaşamı yeniden tekerrür ettirecek.

-Karışık denkleme gerek yok basta ki şahıs dört işlemi biliyor mu acaba :D

-Nesiminin deyişleri sofuların sözlerinden gerçek öze dönmede kuşkusuz yol göstericidir. 

-Ezidiler gibi türkmen,suryani ve diger etnik kitlelerde sistematik olarak yok olma tehditiyle karşı karşıya. Işidin islam adıyla yutturmaya çalıştığı katliamlar bugün israil ve abd gibi ülkelerin uzun yıllar boyunca yaptıkları planın bir parçası. 

-Deniz Nakinin yaşadıkları tasvip edilecek bir durum değil. Sadece kendi kimliğinden dolayı bu duruma düştüyse utanılacak ve onaylanabilecek bir durum yok ortada. Bu durumdan nemalanmaya çalışan Kürt ve Türk milliyetçileri ise pusu kurup nereden bir ekmek çıkar diye beklemesin.Bu toplum bu tip olayları çok gördü fakat provakatörlerin kışkırtmaları hep yarım kaldı. Ülkede çatışma ortamı yaratacak şer odakları hemen hep bir ağızdan nefretlerini kusarak ülkeyi ateşe atmaya uğrattıkça bu tip eylemler sonuçsuz kalacaktır ve faşizm her zaman ki gibi yenik kalmaya devam edecektir.

-Ben yinede her ne kadar bağımsız bir arastirma olsada bu tavukların bedensel degisimlerinde kullanilan yemlerin etkisi olduğu görüşünde israrciyim. Tavuk ıslahı ve ciftlikleri 50 yildan bile daha öteye gider ve yem cesitliligiyle çeşitlendirme teknikleri çok daha eskiye dayanir. Tavuklarin dogal beslenme aliskanliklarinin degistigini görmek mümkün.

-Toplu ulaşımı teşvik etmedikce ve yeni onbinlerce aracin her gün eklendigi bir şehirde kronik bir hastalığa dönüşen bu problem çözülemez. Daha radikal önlemler alınmalı plaka numarasina göre gün belirlenmesi gibi somut adımlar atilmali. Metro ağları, metrobüs ve toplu ulaşıma onem verilmeli, sirket araclari yerine toplu servis uygulamalarının yayginlastirilmasi gibi önlemler alınmalı.Sehir içi park sorunu çözülmeli ki trafiğe yolacan en önemli faktörlerdendir.

-Sağlık için mevcudiyeti korumak ve önlem almak tüm tıbbi gelişim ve girisimlerden önemlidir.

-Bilimin çoğu şeyi bilmediğini iddia ederek böbürlenen ve her şeyi kendilerinin bildiğini iddia eden inanç sömürücülerine en güzel cevabı bilimin ilerleyerek daha çok şey keşfetmesi verecektir.Tabi bu malüm şahıslar bu sefer biz bunu zaten asırlar öncesinden biliyorduk :) deyip tekrar kutsallarını araya katacaklar ve bu kısır döngü ne yazık ki böyle devam edecek..

-Büyük bir endüstrinin hapkolik yaptığı vatandaşlar ve gelen sıcak para. Aslında bir özeleştiri olarak insanlarda hastalık hastası olunca böyle oluyor.. :) Dikkat edin hasta olanda hastanelerde olmayan kuru kalabalıklarda. Başı ağrıyanın hastaneye gittiği bir ülkede aslında normal karşılıyorum bu durumu .

-Marketlerde hazir şekilde tuketime sunularak adina sözde "Tavuk" ismi verilen hormunlu ve yapay etler besin degil zehir kaynağıdır..

-Faydalı diye yutturulan ürünleri takviye ve benzeri amaçlı kullanmaktansa ,mevcut yeme alışkanlıklarının zararlarını gözden geçirmekte fayda var.

-İnsanların ortaya attığı ''zaman'' argümanlarını reddedecek olursak pekte haksız sayılmaz..

-Mezheplerde her konuda farklı farklı yorumlarda bulunarak kendi caplarinda bir inanç ekolü haline gelmiş durumdalar.

-Manson kitleler için bir ideali temsil ederek Amerikan toplumunda populer kulturu etkileyen bir fenomene dönüşmüştür. Muzikten sinemaya kadar yarattığı akım bir cok insanı etkilemiştir. Manson katil bir ceteyi kurmaktan ziyade ki- katil degildir-çok akıllı bir adamdır. Marily Manson gibi müzik adamları onun ismini almıştır. Günümüz gencliginide pesinden suruklemesi populer tarz ve niceleri bakimindan degerlendirecek olursak katliamlari uzerinden beslenen Amerikali para babalarinin cebini doldurmustur. Charles Manson halen tarikatiyla gizemli bir adam portresi çizer ki cezbedici tarafida budur.

-Bizde tarım gıda ve hayvancılık denetim ve usullerimiz eksi sıfırlarda. Etkili bir mekanizmamiz yok. Ne yazık ki Turkiyede halkın canı ucuz..

-Bu konuda Rusyanin eline kimse su dokemez. Bizden de kaç sefer güveli sebzeleri geri göndermislerdi tabi biz ne yaptik geri gelen urunleri ic piyasaya ucuzdan sürüp halki bir nevi göz göre göre zehirledik.

-Yani açıkçası hak vermiyorum yaptığı davranış yanlış. Fakat taraftarlarinda onlardan kalır bir tarafi yok. Seyirci nasıl davranirsa futbolcularda öyle hareket ediyor. 3-5 kişinin kufretmesi yanlışsa Volkanin hele hele milli maçta sahayi terketmesi çok daha büyük bir yanlış. Futbol seyircisi fanatizmi asamadigi surece bu tablolar daha çok yaşanır. .

-Volkan Demirel olayini tek tarafli görmemek lazim.Maça cikmayip sahayi terketmek profesyonellige sığmaz. Fakat takım tutmaktan ziyade bu durum birazda holiganizme kendini fazla kaptıran taraftarlardan kaynaklanıyor. Milli formayı tasiyan her oyuncu saygıyı az da olsa hak eder. Bu sebeple etkiye verilen tepki biraz ağır olmakla birlikte yaşananlar Türkiyede ki futbol kültürünün taraftari ve futbolcusuyla ne denli zayıf oldugununda bir ispatıdır.

-Takım tutmaktan ziyade bu durum birazda holiganizme kendini fazla kaptıran taraftarlardan kaynaklanıyor. Milli formayı tasiyan her oyuncu saygıyı az da olsa hak eder. Bu sebeple etkiye verilen tepki biraz ağır olmakla birlikte yaşananlar futbol kültürünün ne denli zayıf oldugununda bir ispatıdır.

-Ümit hayatında ''var olmak'' isteyen bir çok insan olduğuna kendi açından sevinmen lazım :) Arı bala gelir.. :D

-Hersey yanlış. Ayaklanmada karşı taaruzun orantısız gücüde aynı sekilde. Yanlışı bir başka yanlışla kapama girişimi olarak adlandiralim. Askeri kayiplarin dışında sivil kayiplarda( çocuk kadın yaşlı) göz ardi edilerek üstüne sünger cekilip ortulmemeli .Tarafsizim ve siyaset disiyim sadece vicdanimin bana gösterdiği yol budur.

-Denizin neden ceza aldığını değil, digerlerine neden ceza-i müeyyidenin uygulanamadigini tartışmamiz gerekir. Denizin suçu sabit sonuçta . Problem diğer meselede ki çıkmaz da..

-Bunlar gibi kapitalist ve sömürü düzeninin bir kuklasi haline gelmeniz gerekiyor ilk önce. Emek nasıl sömürülur, insanlar nasıl kölelestirilir bunu ogrenmelisiniz sonra gerisi gelir.

-Demek ki bu diyet yani taş devri diyetisyenler tarafından artık bilim cevrelerince kabul görmüş bir metoddur. Nasıl uygulanacağı uzmanının kişisel tercihine göre degisebilir. Fakat kabul edilen tek bir standartin belirlenmesi gerekiyor.

-Nerede dikta rejimi ve yonetimi varsa halkta o şahsa o derece sempati oluşuyor. İnsan hiç bir zaman özgür olmak istemez aslinda çünkü özgürlük sorumluluk gerektirir ve sorumluluğu kimse üstlenmek istemez demiş Fraud. Çokta doğru bir söz.

-Bu bir paradoks aslinda içinden çıkılmaz bir problem dunyaya bakış açısıyla alakalı. Kimileri düşünce gücünün dünyayı var ettigini söyler. Hissettiklerimiz gorduklerimiz hep beyinde gerçekleşen ve oluşan hadiselerdir. Gercekte maddenin varolmadigina inanan kuantumcular dusunduklerimizin gerceklestigine inanir. Maddeci metaryelistler ise dünyada gerceklesenler üzerine dusundugumuze inanir.dusunceyi ikinci plana atarlar. Felsefik olarak yorumlamaya yani antik yunana gidersek bu işin icinden cikamayiz cunku platonun evreni düşüncenin yani beynin yarattığına dair bir tezi var. Diğer filazoflar değişik gorusler sunmuslar çok uzun bir mevzu açıkçası girsek pek cikamayiz işin icinden :)

-ilaç piyasasın da ürün geliştirme hastalığı kökünden kurutma amacından ziyade ortaya çıkan endikasyonları baskılama amacı taşır.kanser ve ölümcül benzeri hastalıklarda kemoterapi benzeri nükleer tıp ilaçlarında durum tersdir. mesela aids hastalığında ilaç yaşam kalitenizi normal bir insan oranında - yaşam süresi dahil- artırır fakat hastalığı vücudunuzdan tamamen yok etmez ve yaşamınız boyunca virüsü başkalarına enfekte etme riskiniz devam etmektedir ve ilacı kesmeniz durumunda da yaşamınız genellikle ilk 5 yıl içinde sona erer. Ayrıca şeker ilaçları- tansiyon ve benzeri ilaçlar ömür boyu kullanılan tiptedir.

-Bu söylediklerine katilmamak elde degil Halit kardeşim. Kimileri futursuzca ve bilgi yoksunlugunun getirdigi aymazlikla cahilce paylaşımlar yapıyor. Siyasi ideolojilere kendini fazla kaptiran fanatikler böyle olmadık yollara baş vurabiliyorlar.

-PKK'nin şehir yapilasmasinin gerceklestirdigi en zalim ve gaddarca eylemler biriydi. KCK ile mücadele ve-sehir yapilasmasinin- tasfiye edilmesi girisimleri de barış süreciyle ne yazik ki son buldu. Eli molotoflular bugün maalesef dünden daha yoğun.

Tabi kokorecin çıkarıldığı hayvaninda sağlıklı beslenmesi şartıyla. Turkiyedeki hayvanlarin genelde GDO lu beslendigi dusunuldugunde eskimolar icin gecerli olan kurallar bizim icin pek gecerli kılınmamış oluyor.

-Bu durumda kanımca kokorece diger yedigimiz kırmızı etlere nispeten daha sağlıklı demek çok doğru olmayacak. Birde buna seyyar arabalarin aciktaki hijyensizliginide katarsak fazla söze gerek kalmaz diye düşünüyorum.

-Evet hormon ve benzeri katkı maddeleriyle beslenen hayvanlardan ziyade mera dışı otlatilan( yapay ve suni yem ) hayvanlara yönelmek sağlık açısından iyi olmasada tercih acisindan ikisi arasinda kalan tuketicilerce seçilebilir. Fakat hormon ve GDO dan uzak durmak şartıyla.  

Almanlar bile terör sorununu görmezden gelemezken Tayyip ve onun barış sureci safsatalari ülkede terorizmin tirmanmasina zemin hazırlamıştır. Çözüm sürecinde ki bu sakıncalı hale gelen ılımlı tutum halen sürüyor aslinda bayrak indirme ve yakma, flama taşıma gibi eylemlerde soruşturma dahi açılmıyor. Almanyanin tutumu emsal olurmu bilemem..

-Baksana hepsi doğal otlardan beslenen hayvanlar :) Bu resim uzerine İbrahim abidende ufak bir yorum alabilirsek çok makbul geçer. Yani bir hayvanın doğal beslendigini fiziki açıdan dışarıdan baktigimizda nasıl anlayabiliriz mesela ? Bu bilgilerde faydalı olacaktır müşteriler açısından. .

-Kimseye yaltaklanilmadan yapılan ve maddi kaygı gudulmeden gerçekleştirilen aciklamalara riayet etmek zorundayiz. Birilerin cebi dolsun diye doktorum diyen şahıslara üstün körü itibar etmemek gerek.

-Öncelikle altını çizeyim ki ben İslam örgütlerini savunma amaçlı burada düşüncelerimi dile getirmiyorum.Siyonizm meselesini İslam örgütleri tarafında olma gibi en ufak bir düşünceyle yazmadım.Buğün özgür-der ve ihh gibi siyasal taşeronluk yapan derneklerin neye hizmet ettiğini çok iyi biliyoruz. Siyasal İslamı kullanan parti ve derneklere değinmek istemiyorum çünkü onların İşid ve benzeri mezhepçilik adına faaliyette bulunan örgütler namına kan dökmeyi meşru gördüğünü hepimiz biliyoruz. O daha farklı bir amaç ve gayeye indeksli bir mesele.Ayrıca samimiyet meselesine gelecek olursak ta ölen o kadar çocuğun ardından ideolojik düşünecek değiliz herhalde. İdeolojilerimin izinden sizin gibi gidecek olsaydım samimi bulabilirdim belki BM sözcüsünün açıklamalarını. Ama ne yazık ki filistinde ki insani meseleler benim için İşidin Suriye ve Irakta katlettiği insanlar kadar önem arz ediyor şu an için...

-Theodor Herzl döneminde yüksek Viyana kültürünün çekirdeğini oluşturan (şair,yazar,heykeltraş,ressam,müzisyen,düşünür vs..) sosyeteyle yerleşik düzende bulunan aristokratlar ve zengin yahudiler haricinde taşrada yaşayan proleter ve burjuva yahudilerinin hiç biri siyonizme karşı çıkmamıştır. Siyonizm yahudiliğin siyasal biçimidir.Bu bağlamda dini çevrelerin eylemsel pratikliği meydanlarda değil düşünsel tarzda kalmıştır.Buğün şiddet yoluyla meseleyi ele alan bir İsrail devletine kitaplarla veya makalelerle karşı durulup tepki gösterilemez.Gösterilse bile bu amacına ulaşmayacak düşünsel bir eylem olarak kalmaya devam edecektir.

-Eylemler düşünceyle sınırlı kalmamalı bazende fiziki ortamlara taşınmalıdır.Dünya sadece üzerine düşünülecek soyutlukta değildir ayrıca fiziki olarak şekillendirilebilir somut bir nesnedir.Düşünce kalıplarına sıkışıp kalan her bir düşünsel eylem ,dünyayı dönüştürmez.Sadece kısır ve pasif bir etki yapar.Düşünceyi harekete geçirmekte şarttır.

-Yahudilerin Siyonizm karşıtlığı tezi şu an tepkisel eylemlerle meydanlarda boy gösteren ''Neturei Karta''yı kapsıyor. Eyleme geçirilmemiş ve sadece düşünsel olarak kalan tepkiler karşıtlık diye adledilemez.

-Güneşin her haliyle cömert ,bulutların hiç olmadığı kadar vakur, denizin çarşaf misali sakin,motorların ise alabildiğine özgür ve tasasız olduğu bir İstanbul günü..

-Sponsorlar,tiraj ve mali yükümlülükler savunulan ideallerin bile önüne geçebiliyor ne yazık ki..

-Daha geçenler de dememişmiydi Ban Ki; ''Bir suçlu aranması gerekiyorsa bu Filistin'' olmalı diye.. Şimdi ne yüzle suçluyor anlayamadım.

-Arınç ,kadınlara ve topluma ahlak dersi vereceğine önce en büyük insanlık suçunu işleyen ve çoluk-çocuk masum kadın-yaşlı demeden herkesi doğrayıp katleden Işidi kınayıp lanetlemesini öğrenmeli.

-Arınç ,kadınlara ve topluma ahlak dersi vereceğine önce çoluk çocuğu doğrayıp katleden işidi kınayıp lanetlesin..

-Eğitim ve savaş ne kadar zıt iki kavram olarak görünse de demek ki bir noktada(çıkar ilişkileri) biraraya gelebiliyorlarmış.

-Kendisi yapmayacak zaten gelecek nesiller doğal sürece uygun olarak fikirsel evrimle dönüşüm yapacak. Erdoğan sadece altyapıyı yani temeli atıyor ve zaman karşısında beklemeye geçecek. Şiddet veya zorlama yok. 20 ,30 veya 50 sene farketmez.Zihinsel değişimle birlikte duygular ve fikirlere karşı kimse itiraz veya karşı koyma durumunda olmayacak. Victor Hugonun dedigi gibi ''zamanı gelmiş bir fikrin karşısında hiç bir ordu duramaz'' deyişi bunu özetliyor. Zamanı geldiğinde şiddetle değil güzellikle amacına ulaşma planı var.

-Burada ki mesele bir kitabı okuyup ona göre yaşamak değil zaten. Aklı aştığını veya akla aykırı olduğunu da iddia etmedim :) Burada sadece çarpıcı bir saptama var.İslam toplumun içine düştüğü kötü durumdan kurtulma reçetesi. Siyasi bir tarafı olmadığı gibi siyasi bir paylaşımda olmayıp toplumsal bir meseleye değiniyor. Ayrıca genel olarak yaptığım paylaşımlar Filistin meselesi gibi dünya gündemini ilgilendiren konular. Dikkat ettiysen herhangi bir siyasi partiye yönelik herhangi bir paylaşımım yok. Buna göre değerlendirmeni tavsiye ederim. :)

-Din felsefecisi Prof.Dr.Caner Taslamanı pek sevmem ama burada söylediği sözlere katılmamak elde değil..

-Meseleye bakış açısı önemli. Basbakan meseleye islamiyetin bolunmesi gözüyle bakamaz. Çünkü inançlar kişiye göre görecelidir yani değişkendir kimi ateist olabilir kimi de budist.kisi vicdanını ilgilendirir ve islamın bölünmesi gibi bir olgu da söz konusu değildir ki keza oldu diyelim dinin bütünlüğünü koruma görevi hiç kimseye yasalarla verilmemiştir. Zaten anayasada Türk devletinin dini islam gibi bir ibare bulunmaz her türlü inanca eşit mesafelidir kisaca devletin dini olmaz bireylerin inancları olur sadece. Kisi neye tapmak istiyorsa o hak ondan esirgenemez ve din bolunur gibi sacma bir gerekçe öne surulemez. kisiler bir din gerekçe gosterilerek inançlarının gereliliklerinde mahrum bırakılamaz çünkü kimsenin böyle saçma bir görevi ve misyonu yoktur zaten.

-Yazık bugün cenazeler Kavacıktan kaldırılıyordu. Bu yaşananlar ülkemizde ki insanların kim nederse desin,hangi kitap neyi yazarsa yazsın veya birileri misafirperverlikten istediği kadar dem vursun aslında batısından doğusuna ne denli birbirinden kopuk ve tahammülsüz olduğununda bir bakıma ispatıdır.

-Sigaraya ağır yasaklar yoldaymış. Sanırım bu gidişle Kenya'da olduğu gibi dışarıda ve sadece belirli yerlerde sigara içilmesini sağlayan telefon kulübesi boyunda kabinler yapacaklar :D

-Yahudiler, Erdoğana verdikleri ödülü geri istemişler, demek ki en sonunda bakmışlar ki Erdoğanın yüzü tutup geri vereceği yok bari zahmet olmasın kamuoyuda hazır baskı yapıyorken alalım demişler. Erdoğan kara kara düşünüyordur şimdi çünkü ''o dönem farklıydı ayrıca israil insan öldürmüyordu" demiş ve iade etmemek için bin dereden su getirip çok direnmişti :D

-Yahudilikle siyonizm kavramlarını bilmeyen ve her daim birbiriyle bilerek veya bilmeyerek karıştıran provokatörlerdir bunlar. O zaman PKK asker öldürüyor diye insanlar kitleler halinde sorgusuz sualsiz kendi halinde yaşayan Kürtlerede mi saldirmalı. Bu faşistce bir tutum ve bu örnek bu yaşananların ne kadar mantık dışı olduğunun da bir delili.

-Bu tip iddialar saçma ve tutarlılığı olmayıp ve sadece ses getirme amacı güden iddialar.Hiç bir şekilde kanıtlanamayacak insanların hayal güçleriyle kurgulamalarından oluşan teoriler.Öyle çok uydurma teori ortaya atılmış ki hepsini tek tek okusan birine değil bir kaçına inanacak insanlar dahi çıkar. :)

-Pazarlama açısından pek saçma sayılmaz ne kadar çok satış o kadar çok kazanç mantığı. İnsanların zayıf yönlerini bildiklerinden kendi açılarından akıllıca bir düşünce. Müşteriler yönünden aynı şeyi soyleyemiyecegim çünkü alışveriş sonrası eve gelince kafa dank ediyor genelde :D

-Fakirlik ve sefaletle birlikte gelen cehalet ne yazık ki hiv belasını afrikalilara bela etmiş durumda. Koruyucu ve önleyici yöntemleri yayilima karşı uygulamada ki yanlisliklarla birlikte bölge halkını yonlendirip bilgilendirecek personelinde yetersizlik ve ilgisizligi neticesi salgının önü alınamamış. Maalesef ki ortadogudaki sorun gibi aciz,sefaletin pençesine düşmenin dogal bir sonucu olarak görülebilen bu cahil insanları filistin de sadece israil degil ayni sekilde afrika steplerinde de doğa acımasızca cezalandiriyor. Yani ne yazik ki dünya gezegeninde düşenin dostu olmuyor.

-Her ne kadar herkes Ecevit'e dış politikada zamanında zayıf ve ezik desede ,dünyayı karşısına alıp meydan okuyarak giriştiği bu harekat takdire şayandır.

-Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldığını iddia edenler Müslümanlık adi altinda resmen arap milliyetçiliği yapıyorlar. Zaten bu ulkede Arapcilik Kürtçülük Ermenicilik sorun degilde nedense Türk adını duyunca rahatsiz oluyor malum cevreler... Filistinde Araplara yapilan zulümden rahatsiz olan Müslümanların! ! Kerkukte Türklere yapilan katliamlara sessiz kalmasi ve isid piclerlne terorist diyememesi ilginc.

-Bu tip filistin üzerinden yapılan bazı paylaşımlar ne yazik ki meseleyi cozmemekle birlikte sadece ve sadece Erdoğanın kirli siyasetine destek topluyor. Gerekli tepkiler yeterince verildi bundan sonrası sıkıyorsa Erdoganın adım atmasıdır ama ne yazık ki onda bu cesaret yok. Sadece boş laf ve tafra atmaktan başka yani oy devşirmekten başka bir şey yapmıyor. Bu tip haberler ve propaganda türü paylaşımlar nedense halkı anlamsız bir sekilde Erdoğana yönlendiriyor. Onun bu işten ticari ve maddi açılardan nemalanmasini ve dini duyguları daha çok somurmesini sağlıyor. Yani ne yazık ki mesele dugumlenip olduğu yerde sayıyor.

-Şehitlik kavramı üzerinde ezber bozan ve bildigimizi sanip bilmedigimiz konular uzerine yogunlasan inceden elestirilerin dokunduruldugu,devlet otoritesi ve öz dinin birlesiminden dogan yeni kavramlar kalabalığının tarihsel evrimle nasıl ve hangi amaca dönük geliştiğini özetleyen genel olarak elestirel ağırlıklı bir uslupla yazilan bir yazı olmuş.

-Bu nedir tam manasıyla biliyormusunuz mezhipci faşizmin (kafatasciligin) israil zulmünün arkasına saklanma şeklinin açık göstergesidir. Bu tip siyasi mezhepci ayrimciliklar kimi kesimlerce koruklenmeye devam edildikce hiç bir yerde barış olmayacaktır. Zaten bu kesim aslında barış tan yanada degil her akan kandan masumane,altta kalmış,mağdur edebiyatiyla siyasi rant elde etme cabalaridir.

-Bağırıp,çağırıp siyasi şov yapmaktan başka bir şey yok. Kimsede kaileye almıyor bunları. Kafayı sıyırıp dünyaya nutuk atan kendini bilmez sorumsuz bir o kadarda aciz bir siyasetci gözüyle bakılıyor ayni kafayı yiyen kuzey korenin diktatör lider gibi..

-Yağmur sonrası güneşin doğuşuyla beyaz ve kara bulutlardan göğe uzanan gökkuşağı..

-Işidi mezhepcilik damarları kabaranlar hep alttan alıp kolluyor. İş yine diğer yönden israil meselesiyle aynı şekilde mezhepci bir algiyla yönlendiriliyor. İsraile tepki vermekle İşide tepki vermemek esasinda aynı şeyler. Mezhepci durtulerin bir sonucu. Dogruluktan yana olmak ve samimiyet İsraile oldugu kadar İşidede tepki göstermeyi gerektiriyor.

-sadece muslumanı muslumana kirdiran sözde cihatcı işidcilerin tasmalarını kimlerin tuttuğuda böylece kabak gibi ayyuka çıkmış oldu.

-Şu kine bak ki, 3 cana karşı yüzlercesi ve daha fazlası heba oldu. Savaş baltası çekili ölüm kusan cellatlarıyla kundakta ki körpe bebeler hedef alındı yine ve insanlık onuru tekrar ayaklar altında ulusların gözleri önünde cignendi.

-Her saniye başı DNA sını değiştirip mutasyona uğrayan ve her bir kopya virüsün farklı evrimsel mekanizmaya göre degişim geçirdiği HIVi hangi ilaç altedebilir ?

-Mezhep ayrımcılığının daha bir gün yüzüne çıktığı günümüzde dini yapılanmanın insanları nasıl boldugununde en güzel kanıtı. İnanç ekserli yaklaşımların ne derece tehlikeli olduğunu ve laikliğin aslinda ne kadar kiymetli oldugununda bir ispatı niteliğinde.

-Bunlar bildiğimiz islamın çok farklı bir şeklini hakim kılmak istiyorlar.herkese yabancı tanıdık olmayan eylemler ve fikirler. Sanki dini yeni baştan yazmak istiyorlar. Yeni şeyler dayatmanin pesindeler kabul ettirmenin. Kabeyi yikmak kuranin özünede ters zira fil suresi sadece bu konuyu işliyor. Dedigim gibi bu işidciler dini bozup ortadan kaldirmaya çalışan batı ve israil lehine çalışan sahtekar bir güruhtur..

-Radikal amaca ulaşmış. Sözde tatil haberiyle isim tartışması amaçlanmış. Kişisel kanaatim özüne dokunmadikca ismin pek onemli olmadığı. İsim ambalajdir onemli olan icindekinin bozulmamış olmasıdır.

-İnsan kadar maymunlarda bitki yemeye devam ediyorsa onların yemesi pek tuhaf olmasa gerek aslinda. İnsanın ataları ortak bir atadan günümüze dek degisik iklim ve zaman dilimlerinde şartlara uygun yiyeceklerden yiyerek günümüz evriminin üst çıtasına yükselmiştir. İnsanın atası neanterdallerde benzer yasam tarzları benimsemisler..

-Her meslek dalını hatta hayatın olağan akışını kendi sığ ideolojik çizgilerinde şekillendirme ve dönüştürme çabalarının en tipik örneği. Ayrımcılığı ve tek tipçiligi körükleyerek evrensel ilkeleri ,ilkel ilkelere evriltme çabaları..

-Şikenin üzerine siyasi kılıf giydirmek gibi bir üç kagit varsa o zaman iş arap saçına dönmüş demektir ki bunun içinden ne cas çıkabilir ne de uefa.

-O kadar cok dünyalı uzaylı var ki gariplikte sınır tanimiyorlar daha ilginçleri cikar mi ayın karanlik yüzünde pek sanmam :D

-Türbeler genel olarak ulkemizde ve diger yerlerde hurafilige hizmet eden yerler. Dilek dileyenden tutta,adak adayana ve medet umana kadar her türlü sacmaliklarinda ayrica yuvasi durumunda. Yikanlarinda cehalette önde gittigini düşünürsek ilginç bir paradoks olduğunu soyleyebiliriz. Yani cahillikte sınır tanimayan katiller kara cehaletin ortaya çıkardığı yapıları kendi elleriyle yıkıyorlar. Dünyanın sonumu geliyor yoksa :)

-Ekmelettin ne yazık ki fikir ve ideallerimizi temsil edemez. Tipik ve heryerde var olan muhafazakar düşüncenin dışında farklı bir özelliğini gösterebilirmisiniz? Hayır.

-Sosyal demokratik cizgiden ulusalcı cizgiye son 30 yilda görülen kaymanin günümüzde ortaya çıkardığı sahnedir şu an ki tablo.

-Bunlar merdiven altından ürettikleri ucuz,kaçak ve sahte idealleri islam adı altında pazarlayan sahtekarlar. Kullananın hayatına mal oluyor.

-Üniversiteleri baskı altina alıp otoritenin gücünü arttırıp, bağımsız üniversite kavramına neşter vurarak aklı hür mantığı hür bireylerin yetişmesini engellemektir amaç.

-IŞİD denilen bela ortadoğu da tüm acımasızlığıyla katliamlara devam etmekle kalmıyor ayrıca her gün yeni bir video yayınlamaktan da geri durmuyor.Bu sadist topluluk insan katliamından ne denli zevk aldığını da bu yayınlarla ortaya koyuyor. Batılı güçlerin tüm vahşiliğiyle insan katletmesi için her türlü desteği verdiği bu azılı düşmanın yarın öbür gün Türkiye'nin başına da bela olmayacağı garantisini kim verebilir..?

-Bunlara destek verip besleyenler her türlü yardımı yapanlar ve ses cikarmayanlar bu sonucun birinci derece sorumlusu ve mimarıdır.

-Oy potansiyelini saglamak için bazı kazanimlardan vazgeçmiş olunması aynı günümüz deki gibi yanlış bir politik tutumunda ayak sesleri olabilir.

-Irakta ki iç savaş sanıldığı gibi tek bir örgütün işi değil. Çok aşırı karmaşık dolaplar dönüyor. ABD nin ,kuresel güçlerin,Irak devletinin- Malikinin,İranın,Irak etnik yapısının(Şia ve sünni çatışmaları) ve dinamiklerinin ortaya çıkardığı bir şey.Ve birdenbire çıkan bir oluşum da değil Irak savasinin basladigi ilk gunden beri göz göre göre canavarlaşıp bu hale geldiler.

-Ekmeleddin siyasi duruşu ve idealleriyle tipik siyasetcilerin dışında farkli biri degil malum dusunceleride farkli olmayacak. Evrenselligi kendi beyninin sınırlarınca düşünüyor.

-Yorumu biraz duzeysiz olmuş tayfun arkadaşımızın. Program formatında hareket ediyor ve kisiliklerini tam yansitmiyorlar. Kişilerin üzerinden nemalaniyor bu program. Sizde fazla ciddi alıp uzerine yaziyorsunuz. Hele hele siyasi yakıştırma yapmakta hiç olmamış. Davranıştan siyasi eğilimi çıkartmak biraz saçma kaçar

-Alkol kimini hüngür hüngür ağlatır, ağlamak ise kimini küfe oluncaya dek içirtir.Böyle garip bir paradoks vardır işte aralarında.. :D

-Adalet sistemimiz o kadar çarpık ki Geziye katıldı diye 98 yıl veren faşist adalet bütün kötülüklerin anası ve teşvik edicisidir. O kızı birde üstüne üstlük PKK lilarin arasına cezaevine atmakta bir nevi kızım sen bu kadar adaletsizlikten sonra bak sana yol gösteriyorum en iyisi dağa çık demek olmuyorda başka ne oluyor merak ediyorum.

-O zaman mağdur edebiyatı tavan yapar ve siyasi malzemeye konu edilirdi. Dine düşmanlık adı altında kara propahanda yürütülür, Müslüman mahallesinde salyangoz sattilar diye yeşil sermaye gazetelerinde manşetler atılır, din elden gidiyor diye çember sakallı sariklilar yollara düşer,camiler kışla müminler asker şeklinde şiirler okunur ve halk kin ve düşmanlığa sevk olunurdu..

-Akademik ve kariyer olarak kimse eline su dokemez kabul ediyorum uluslararası camiaya kendini ispatlamış çok ta başarılı birisi. Art niyetli olarak aday yapıldığını düşünmüyorum iyi temennilerle bu mevki icin düşünüldü. Fakat bazen geçmiş insana sakız gibi yapışır siz ne yaparsanız yapın onu pek üzerinizden çıkartıp atamasınız. Böyle bir güven sıkıntısı var. Gerek bir tarafa yakın görünmesi boyle bir imaj çizmesi gerek başta Geziyle ilgili görüşleri fikirsel olarak ne derece zıt kutuplu olabileceği konusunda ipuçları veriyor. Turkiye deki mevcut cumhurbaşkanı profilinden çokta farklı değil.

-Fazlaca abartılıp komplo teorisyenlerine prim yaptırma amacından başka bir fayda saglamıyor. Bizde ki gladio ve ergenekon örgütleri gibi hayali. Bugün ki dünya düzenine takılmış bir isimden daha fazlası değil.

-Aspirin bin derde deva şeklinde bir algiyla piyasada yer edinip yerini gecmisten günümüze kadar sağlamlaştırmisti. Demekki hepsi tamamen pazarlama stratejisi yalaniymış.. :)

-Galatasaray'ın ligden çekilmesiyle ilgili çıkarttığım tek sonuç şudur ki , adamların kafasına taş düşse Aziz Yıldırım dan bilecek derecede ciddi bir sendrom ve kompleks yaşadıklarıdır. :)

-Bu adamlar yurtdışından ülkeye sokulmuş İslam imajını sıfırlamaya dönük çalışan batı ajanlarıdır. Hepsini oraya transfer eden batı ve Türkiyedir. Bunun başka bir açıklaması yoktur.

-Galatasaray'ın basketbol kupa maçıyla ilgili tutumunu anlamak mümkün değil.Anlaşılan halen Aziz Yıldırım sendromunu taşımakta ısrar ediyorlar, hemde 3 maçı kazanmış olmalarına rağmen.Hakem ve Federasyonu eleştirmenin başarısızlığın arkasına sığınmanın en kolay yolu olduğu günümüzde Galatasaray dan da başka bir hareket beklenemezdi.Sayısız soruşturma ve sayısız davalara girip çıktıktan sonra halen bugün ki şartlarda Yıldırıma sicili bozuk-şike yapıyor iddiasıyla suçlamalar yöneltmek hiç mantıklı değil.Tamam maç esnasında agresif olabilir fakat bunu maçın sonucuna etki eden bir etmen olarak görmekte oldukça saçma.Sebep olarak can güvenliği iddiasını ortaya atmakta ayrıca çok komik. Aysalın maçı sportif anlamda dış sahada kaybedeceğini önceden öngörmesi de bu kararda muhtemel bir sebeptir.Ayrıca bu kararı popülist bir şova dönüştürme çabalarının altındaki asıl sebebin Ünal Aysalın futbolda bu sene yaşamış olduğu başarısızlıklar yatabilir mi?

-Bu batılı emperyalistlerin ana hedefi zaten işid gibi örgütleri var edip Türkiye ve İran gibi bölgesel güç kazanan ülkelerin başına bela etmek..

-Fotografta eşi özellikle başı açık olduğu için afişte çağdaşlık vurgusuyla bilinçli olarak bir kullanılmış. Eşinin başının açık olması çok ileri görüşlü ve çok belirgin kıstaslarınin olmadığı anlamına kesinlikle gelmez. Genç dinamik bir cumhurbaşkanı olması gerekirken 70 yaşta ayrı büyük bir sorun.

-Birisine yaranma,yalakalık ve maddi beklenti-cıkar ilişkileri cehaletin en tipik örneği degilmidir zaten.

-Gezi eylemlerini benimsememiş tipik muhafazakar görüşün savunucusu konumundan herkesi kucaklayacak tarzda nasıl bir çatı adayı olacak aklım almıyor. 

-Merkeziyetci,liberal ve demokratciligin dışında hiçbir ideali benimsememesi lazım. Aşırı uçta milliyetcilik ve radikal İslam dahil..

-Zaten bu yasa gizli kapaklı ele gecirilen Işidciler içinde çıkarıldı. Bunları içeride tutmayacaklardı. Işidin dünya görüşü bunların fikirlerinin aynası.

-Bayrağın inmesinin geçerli bir sebebi olamaz tabi ki bu tip sözler.Saygı duyulan bir obje sonuçta ve halkın çoğunluğunda azınlığınkinden daha farklı hisler uyandırıyor bu kavram. Geçmişten gelen ve itibar uyandıran subjektif bir nesne.Evrensel açıdan bakıldığında ideolojilerden ve taraflıklardan-aşırılıklardan uzak objektif bir söz olduğunu kabul ediyorum.Fakat aşırı uç milliyetçi ve holiganizm ruh haline bürünmüş insanları ele aldığımızda ancak eleştirel yönden çok şey ifade edebilir.

-Ne alaka bence çok tutarsız saçma bir haber.Parklarda içmeyin dediklerinde ''yasakçı zihniyet'' oluyor içmeye izin verilince de neden izin veriliyor yasaklansın sesleri yükseliyor.Sırf eleştiri yapmak için şovenizm kokan bir haber.Ne yani her parkın tabelasında Ömer Hayyam veya Neyzan Tevfik gibi bir isim mi yazması gerekiyor :) Yasaklansın ben içilsin demiyorum isterse bütün her yerde hiç önemli değil ama eğri oturup doğru ve mantıklı konuşmak lazım şimdi..

-Kara kedileri öldürüp farelerin çoğalması ve kara veba salgınıyla avrupada milyonlarca insanın ölmesi neden kara kedilerin uğursuz sayıldığını daha iyi açıklıyor :)

-Kitap ucuzlayip kelepir hale geldi. Satislar internete düşüp maliyeti azaldı. Korsanlari saymiyorum bile. E-kitaplar yayginlasti ,kartla dahi satin alinip padlarden okunabiliyor. Boyle bir ortamda kitapevleri yinede iyi is yapıyor. .

-Türkiyede ki ölüm olaylarına karışan polisler daha ''tutuklu'' dahi yargılanmıyor.

-Kadını demekki değersiz taciz edilebilir bir seks objesi olarak görüyorlarmış ki ceza kanunlarında bu suça istinaden ceza bulunmuyormuş.Arap toplumlarının cinsiyet ayrımcılığının en bariz örneğidir yukarıdaki fotoğraf.Bunun aslında dinle falanda ilgisi yok eski Arap göreneklerinden kaynaklı bir yozlaşma örneği her dönemde olduğu gibi günümüzdede yaşanıyor.Bunu doğuda ki töre kadına şiddet ve ayrımcılık yönleriylede kıyaslayıp Arap toplumundaki durumla bağdaştırabilirsiniz..

-Kendi çocukları Harvardlarda,Amerikalarda okusun, memleketimin gariban insanına imamlık layık görülsün. Ne de olsa siyasi sömürü amaçlı arka bahçe olarak kullanılıyor bu okullar.Ne çocukların istikballeri nede ülkenin gelişmesi umurlarında.

-Gezi duyarlılığı olmasa doğaya böyle sözde bir yaklaşımda bulunmazdiniz. Bugun HES lerin mehvettigi tabiat örtüsünü arastırın. Erzurumda ve bugunde Rizede doğa katliamı yapılıyor. Gezi ruhunun popülerliğinin getirdiği doga sevgisi sovaniziminden çok gidip o sorunlara eğilin.

-Dunyanin her ulkesinden oraya terörist gönderen emperyalist güçler, silah muhimmat ve destek veren(turkiye dahil) bop ulkeleri ve israil ile birlikte siyonist yardakçı ülkeler Esad dan yüz kat daha suçludur. Yuzbinlerce insanin kanlarından bu ülkeler sorumludur.Kafa kesen Işid'i, el nusra,selefi ve öso yu bu ulke halkına bela edenler sorumludur. Hiç tv izlemiyormusunuz gecenlerde çıktı işıdcılar arabayla halka yaylim ateşi açıp masum insanlara katliam yapıyorlar. Yolda gördüklerini ne işin var burda deyip katlediyor. Sozde islamcı gecinen gözü dönmüş canavarlar üzerinden burada yorum yaparken iki kere dusunun.

-Diktatör Sisinin secimleri ne derece şaibesizmiş ki Esadinki o derece şaibeli olsun. Secimler bahane ,çıkar ve menfaatler iliskileri şahane.

-Aleviligi anlamak istiyorsaniz felsefeye yonelmeniz yeterlidir. Cunku daha cok dusuneceksiniz ki bu dusunce ve sorgulama size aleviligin özde ne olduğunu kisaca açıklayacak.

-Sütaş işçilerine yaptığı karanlık tezgahlar ve kirli oyunlar kamuoyu önünde ortaya birbir dökülmeye başladıkça bu saatten sonra istifa dışında yapacağı başka bir şeyi kalmamıştı.

-Dinin akıl ve mantikla çelismemesi lazım.siyasete alet edildiginde kisisel menfaatler icin bilincli çelistiriliyor.o yüzden din bireysel bir ihtiyaç olarak herşeyden ayrı tutulmalı. Gerçek özü ancak o zaman yaşanır aklın ve mantığın çizdiği yolda.

-Gezi ruhu şiddet değil mizahtır.

-Neymiş Ekmeleddin monşer, Kılıçdaroğlu şucu, Demirtaş bucuymuş.. :) Birde üstelik Gürcü olmak hele hele ki Ermeni olmak aşağılık ve korkunç bir şeymiş :) Sanki gerilim dolu bir kitabin nefes kesen son bölümünde korku tavan yapmış, alından boncuk boncuk terlerin boşalmaya başlamasıyla iç ürpertici bir sahne tüm gaddarligiyla ortaya konmuştu. Ortacagda oldugu gibi efsunlaşan kitlelerin efendilerinden biran olsun ayrilmayan ve pesinden giden ulaklar gibi hareket etmeside vehametin baska bir boyutu.Din yetmedi ırki ve mezhepsel öğeleri acimasizca,faşistce, onur ve haysiyetten yoksun şekilde, vicdan dışı sömürmek kaldı geriye. Bu bütün saydiklarimin dışında tek soru sormak gerekirse , öncelikle bunları vahşice dile getirmekle kalmayıp siyasi bir amaç uğruna; insanlık erdemlerini bir kenara bırakarak çılgınca savunan, alkış tutan ve muhakame yeteneğini kaybedenler "insan"(!) olabilmişler mi acaba..? Geçelim diğer bütün herşeyi...

-Suriye ve Irakın zalim İsrail'i Işidtir..

-Bir senede büyümesi gereken tavuklar 40 günde büyütülüp soframıza geliyormuş.obazite ve kanser vakaları boşuna çoğalmıyor

-Ortayolu bulmak gerek o zaman. :) sosyal demokrat ve ulusalcilar arasinda sorun oldugunuda dusunmuyorum.ideallerinin en onemli bolumleri benzer teferruatlarinda ayrim var.bölünmek kimse açısından fayda sağlamaz. Zaten akp nin amacı degil mi parcalayip bölmek. Bu oyunlara gelmeyelim.

-İdam beklemek hayalcilik olur.o bahis kapanalı uzun zaman oldu.bireysel suçlar için geri getirmezler.norveç bile 90 kişiyi öldüren cani için idam getirmedi.idam suçu ve suçluyu caydırırmı hiç sanmıyorum.iranda bile senede kac kişi asılıyor fakat suçlar da bir azalma olmuyor.en etkili çözüm kimilerinin dedigi gibi inançsal yönelim saglamak değil eğitim seviyesini yükseltmekten geçiyor.

-Bugün hepsi az buçuk amerikancı.o veya bu degil demek yanlış olur.cunku bütün ekonomik planların yapıldığı yer orası.bütün siyasetcilerde dun olduğu gibi bu sorun devam edecek.cunku sistemin temelleri bunu saglıyor.kisisel degil sistemsel olarak zorunlu bir bağımlılık.

-Tarihi rezalet zırvalarına bende inanmıyorum.Ortada bir başarısızlık var bunu herkes kabul etmeli.kişilere yapılan bireysel müdahaleler bizleri açıkcası sportif başarı kadar herkesi ilgilendiren bir mevzu karşısında çok da fazla ilgilendirmiyor.Mahmut Usluda geçmişte yapmış olduğu bazı hataları kabul etmeli tabi bu hatalar günümüzde kendisine aynı şekilde karşılık bulmamalı ama geçmişi ile yüzleşmeden geleceğe bakabilmekde mümkün değildir.Fenerbahçe yönetimide içerisinde bulunan yöneticilerle sütten çıkmış akkaşık değildir bunu kabul ediyorum.Geçmişte yaşanan olumsuz bazı gerçekleri kınıyorum.Fakat günümüzde yaşanan olumsuzluk ve yanlışlıklarda geçmişte olduğu gibi meşru kabul edilmemeli ve lanetlenmeli.Sadece rakip olma algısıyla yapılan çirkin yakıştırma ve küfürlerde sportif ruha uygun düşmemektedir.Geçen Türkiye Kupası dönüşü uçakta Fenerbahçeye edilen küfürlerde bu bağlamda kabul edilemez.

-Devletin verdiği cezalar çok etki etmeyecektir.cezalar arttirilabilir ama nato kafa devam ederiz.e-bilet uygulaması bile cok tepki çekti. Fislenme endişesi ağır bastı. Alınacak önlemler kamuoyunda destek bulmuyor.

-Türk olmasından ziyade bizde ki anlayışın bir benzeriyle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.Demek ki milli egemenliği sağlamak için her devlet böyle önlemler alabiliyormuş.Dil yapısının ve etnik kültürel değerlerin zarar görmemesi gibi haksız gerekçelerle böyle kararlar alıyorlar.Kendi kültürlerini korumaya çalışırken karşı kültürü asimile edip sindiriyorlar.

-Rumları sebepsiz bünyesine alan AB şimdide takiyye yapar tarzda tazminatlar yoluyla bizi yola getirme derdine düşmüş. Rumların o dönemde yaptığı insan hakları ihlallerine göz yummalari manidar.turkiye odememesi gereken bir tazminatla karşı karşıya. Ben bunu Osmanlı döneminde yabancı komitelerin ülke icinde vergi toplanmasına benzetiyorum. Uluslararası bir mahkeme kimilerinin haklarını bu denli bir tasarrufla koruyabiliyor.kararin siyasi yönüde var.fakat kararın mevcut hükümet ile bir alakası olduğunu düşünmüyorum. Tazminatin ödeneceği kanisindada degilim.

-Siyaset yapmayın diyenler olayların altında yatan gerçeklerinde siyasetle ilişkili olduğunu anlamamalarında yatıyor.Oldu bitti veya olacağı varmış,madencinin kaderi bu deyip işin içinden çıkmak gerçekten çok kolay.İşin altını oydukça birileri rahatsız olmaya başlıyor.Asgari ücretle çalışan bu arkadaşlarımız nedense birden bire Soma hissedarıymış gibi konuşmaya başlıyorlar.Olaylara üstten bakıp gerçekleri görmek yerine altta kalıp kendilerini avutmayı tercih ediyorlar.Zaten siyasilerinde istediği bu değil mi?Kimse bizden başka hiçbir şeye karışmasın konuşmasın,sussun.Belkide toplumumuzu bu denli aciz ve eli kolu bağlı hale getiren hep bu birilerine koşulsuz minnet etme anlayışından kaynaklanıyor...

-İslamin özünde hak arama vardır. Bugünkü gibi köşeye cekilip dua edip kader deyip sineye cekerek herseyi unutma gibi bir mantık yoktu.haksizlikla ve haksizla sonuna kadar mücadele vardı. İnsanlar haklı olduklarını dusunduklerinde korkusuzca halifeye bile karşı çıkabiliyor görüş belirtebiliyordu.toplumsal esitlik vardı cunku.herkes birbiriyle esitti halifede olsa farketmiyordu.statu farkı yoktu.kimse kimseden hıc bir sekilde ustun degildi.hz.alinin hak aramakla ilgili bir cok sozu vardir.bugunki anlayış ise kula kulluk etmekten başka bir sey degil.bugun haksizda olsa erdogan yapiyorsa doğrudur bir bildiği vardir sözü buna en güzel örnek. Kisaca vicdanın kabul etmediğini zoraki kabullenmekde diyebiliriz buna.

-Onlar neredemi abd nin verdiği petrol paralariyla zevki sefa aleminde.birak madeni dunya yansa umurlarinda olmaz.bizim basbakanda onlar icin hüngür hüngür ağlar.

-Zaten 2 gün önce paylaşımda bulunulmustu islami bir paylaşım sayfasında. Birde uzunca yazmislarki ben okumaya sıkıldım.maden önerisini veren chp yaptırmış güya bunu reddeden hükümete karşı bir sabotaj olsun diye.planlı falan filan gibi saçma sapan uyduruk ipe sapa gelmez kaytırık paylaşımlar zaten dolaşıyor ..

-Bunların hepsi zivanadan çıktı. Yakinda bu adamı mukafat olarak bakan yapacaklar demedi demeyin.

-Derhal tutuklanıp cezaevini boylamalı.ama nerde bizde öyle hukuk sistemi.guclunun hukukunun egemen olduğu bir ülke yaşıyoruz.

-Adam cok siradan bir olaymis gibi geçiştirme amaçlı yüzyıl öncesinden örnekler vererek durumu ucuz yoldan kurtarmanın peşinde. Itibar edipte vay bee demek öylemi ya demek heryerde oluyormuş çok ta önemli değil kader iste diyen ahmaklarda muhakkakki hic az değildir. .

-Dahada uzun yazılabilirdi ama kısaca olayın ic yuzunu aydinlatabilmesi icin güzel bir özet olmuş.

-işverini aklayan ve iş kazası diye bir şey var-bunlar olağan şeyler diyerek,zavallı işçinin ölümüne ise kader-100 sene önce dünyanın heryerinde oluyordu(?!) deyip geçiştiren erdoğan ne kadar fakir halktan ziyade maslakta dairesi 1 milyon dolardan satılan para babalarının yanında yer aldığını (gerçek yüzünü) göstermiş oldu.

-kapitalizmin yarattığı saçma sapan bir iş alanında faaliyet gösteren paralı sözcü.

-Herhalde halka taşkınlık yapmayın, isyan etmeyin, otoriteye karşı gelmeyin, sorgulamayın ,protesto etmeyin, sadece dua edin ve minnet edip itaat edin herseyi unutun ,cennete gittiler,kaderleri boyleymis gibi şeyler telkin ediyorlardir.

-Belli bir bölümünde namaz kiliniyor zaten.adıda ayasofya cami zaten.biz gittik.yaklasik yüz kisilik bir yer bayan bolumude var.1991 yilinda açılmış.

-Gelip görmen lazım. Pek olası degil dedigin burası darpane gibi para basıyor.ayrica icerdeki resim gravürler ile gorseller mezarlık gibi objelerle icerideki hristiyanlıga ait semboller,vaftiz havuzu vb. seyler pek olası kilmiyor dediğini.

-ulaşmak istedikleri emeller sistemin eski olaganligiyla devam etmesi.her daim inanc sömürüsü oligarsik yapinin yaninda yer almıştır. Basın,sirketler,din,asker ve polis devlet kurumlariyla birlikte bu yapıyı oluşturur. Hepsi birbirinden beslenip kendi çıkarına halka karşı birleşip kendilerine destek olurlar.cark böyle dönüyor.

-Somalililerin acılarını paylaşacaklarına eminim ama Somalılarınkinden şüpheliyim..

-Okumayanla okuyan arasında fark olmadığını gösteren güzel bir örnek. İnançsal cehalet her kesimde aynı. Birinin 'a' dediğine diğeri 'z' diyor.

-Din kazanc kapisi olunca bütün dünya gercekleri hayal oluyor. Hayaller ise gerçek oluyor.

-Günümüzde yetiskinleri uyutmak çocuklardan daha kolay.

-Başbakanı somalılara kader ve fıtrat edebiyatı yaparken elestirmiyordunuz.neden şimdi çözüm yolu ariyorsunuz? kaderimizde fitratimizda varsa elden birsey gelmez bosverin ölümü kim durdurmuş.bu konuda iste hukumete dedigin gibi destek oluyorum mesutcuğum :D 

-PARA için PARAlel diye diye PARAnoyak oldular..

-Milletvekili ve dokunulmazlığı varsa bırakın gozaltina almayı ifadeye dahi cagiramazlar.Polisle kapısına dayanmak gibi bir iddia bana gülünç geldi.boyle bir şey olsa bile zaten o kişiyi meslekten atarlar.o malum şahıs görevine devam ediyor.

-Evet tabiki bana ait .Bazen yazıyorum böyle yazıları gerçi hepsi gezi üzerine olmuyor politik,spor,popüler vs.. gibi konularda sanırım pek takip etmiyorsun :) .Zaten her zamanda yazmıyorum.Görmeyip rastlamaman doğal..

-Paçayı sıyırmak için Rte ve ekibinin dayattigi hak ihlalleri neyseki karşılığını bulmaya başladı. Aklı hür, vicdanları tutsak olmayan hangi biri bu ihlalleri maruz görebilir.

-Rte ve ekibinin birey haklardan anladığı tek sey kendi paçasını sıyırmak.onun için hak hukuk gereksiz şeyler.Milli irade zırvalarıyla milli irade dediği halkın haklarını gasp ediyor.

-Önceden de kötüydük kabul etmek gerek fakat düzelmek yerine her sene küme düşmeye devam ediyoruz.degisimden önce insanların düşüncelerin degismesi gerek .

-Umarım temennisi gerçekleşir olaysız,kazasız belasız,kimsenin kılına zarar gelmeden,gerilimsiz bir şekilde önce Fener sonra dostluk kazanır. :)

-Ne var ki her yandan «düşünmeyin! aklınızı kullanmayın! » diye bağırıldığını işitiyorum ki ,Subay «Düşünme, eğitimini yap! », maliyeci «düşünme, vergini öde! », din adamı «düşünme, inan! » der...
-Immanuel Kant-

-Ortam gerilmesin olay cikmasin,gerilim olmasın bizde kupayı bu huzur ortaminda mutlu bir sekilde kaldıralım mı demek istemiş.?Demekki her yaptığı seyin vicdani olarak arkasinda.

-Basın özgürlüğü ne demek? Galiba bunu hiç bir zaman anlayamayacağız.Çünkü herşeye içten bakmaya alışmışız.Mevcut olağan serbestlikleri bile evrensel haklar değil sanki sadece bize özel çıkarılmış minnet eder bir gözle nimet olarak görüyoruz. Toplum olarak bilinç duzeyinde dünyadan koptukca daha içe kapalı,soyutlanmış,kendi kabuğuna çekilmiş yasakcı ve baskı altında bir basının temellerini atıyoruz.altını çiziyorum biz atıyoruz siyaset kurumu degil.tek bir bireyin degil tüm toplumun algılarıyla oynamak gerekiyor çözüm için. .

-Yanlış zamanda, yanlış mekanda söylenmiş sözler..Belki 15-20 sene önce söyleseydi baş tacı edilip ayakta alkışlanırdı.En ünlü kanallarda ''anchorwoman'' olurdu belkide. :D Ya da çok geriye gitmeye gerek yok günümüzde BengüTürk Tv de söyleyebilirdi mesela bu görüşlerini.O zaman tepki çekmezdi belki. Fakat Cem Tv gibi azınlık bir kesime hitap edip 'evrensel' yayın yapan bir kanalda söylemiş olmasınıda hesaba katmalıydı ayrıca. :)

-kuvvet ayriliginin olmadigi ve hukukun ustunlugunun kabul edilmedigi mafya yönetimi. oligarsiksistem. biri yer biri bakar kiyamet ondan kopar diye boşuna dememiş atalarımız.

-Insanligin son başarısı yine insan akılının bir ürünü. Zeka nesnel değil soyut bir kavram.zekayı genetik olarak tasiyoruz gelecek nesillere fakat önemli olan ete kemige burunmemis metalara bunu aktarabilmek.

-Sanırım gs storeyi soymak isteyen hırsızların işgüzarliği. 

-Güzel bir ironi olmuş. Hedefe ulaşmak için birazda içsel kazanımlar olmak zorunda.sadece dış etmenler değil. Mesela cesaret,erdem,sabır,inanç gibi.diger dış etkilerde biz kaynaklı aslında.her şey insanın beyninde başlayıp bitiyor.dışsal ve içsel bütün objeleri maddi manevi yaratan beynimiz.

-Psikolojisi bozuk olanların neden kilo aldıklarını daha iyi anlıyorum şimdi :)


-Ben kadınların maça futbol sevgisinden ziyade matine tarzı bir eğlence algısıyla gittiklerini düşünüyorum. Umarım yanılırım.dediklerin iyi temenniler ama pratikte geçerliliği ne olur bilemiyorum.yinede kadınların futbola duydukları samimiyetten şüpheliyim..

-Ne Aziz Yıldırımın hapse girmesi artık önemli, ne de Fenerin şike iddialarına maruz kalması.Şampiyonluk her yönden aklar mı Feneri bilemem ama gündemde değişik bir algı oluşturacağı bir gerçek.Fenere uyarlamak gerekirse, seçimleri kazanan malum partiyi yolsuzluktan aklamak gibi düşünmemek gerekir bu şampiyonluğu.Gerçek bir başarı varsa ortada artık suçu yazıp boyuna yaftalama anlayışının sona ermesi gerekir.Tabi ayrıca seçim kazanmakta bir başarı ama ikisi bir değil.Birisi emekle kazanılıyor diğeri boş çeneyle.. :D

-Her din adamı kendi ulusunun çıkarı için nutuk atmıyor mu sanki..Papaz olsun imam olsun siyasete karıştıkları vakit mide bulandırıyorlar.Din siyasete bulaştı mı balık baştan kokuyor.Geçmiştede bizde halife böyle siyasete karışırdı çünkü bu makam hem dini görev üstelemekle birlikte hemde siyasi bir mevki ve geçerli bir söz sağlıyordu.Devlet otoritesini o dönemde sağlamak sadece dini bir kişiliğin kudretiyle mümkün olabiliyordu.Toplumu o dönemde ayakta tutan bu misyondu.İnanan insanları bir arada tutup Bosnadan Hindistana kadar bir bağ kurulmuştu.Hristiyanlardada ekümenik sistemi var onun işlevide bunla birebir aynı.Kıbrıstaki papazın ne gibi bir misyonu var bilmiyorum ama inançlar tarih boyunca ayrışmaların odağında yer almış ve milletlerin birbirleriyle ötekileşmesine katkı sağlamakla birlikte,savaşlara ,cihatlara ve adına ne derseniz deyin her türlü felaketin,kıyımın merkezini oluşturmakla birlikte, gözyaşıdan başka bir kazanım sağlamamıştır..

-Güçlülerin dünyası bu.Guclu olan hayatta kalır zayiflar yok olur.doganin en temel kanunu.Ama isin icine sahtekarlik girince buna ne deniyor bilmiyorum.:) doğal seçilim degilde yapay seçilim gibi bir şey dememiz gerekiyor galiba :)

-İki ezeli rakibininde Beşiktaşın kazanmasını istedigi tarihdeki belki ilk ve tek maç buydu.ama maalesef Beşiktaş bu şansını kullanamadı :) :)

-Türkiye saçma icatlar ülkesi olunca böyle manzaralara çok rastlanır.keske bilimde yeni icatlar yapan bir ülke olsak :)

-Gönlümüz Beşiktaşın ikinciliğinden yana ama maalesef şu maçta aradığı tek golü ve istediği puanı alamadı.Bir Fenerli olarak üzülmedim desem yalan söylemiş olurum.. :)

-Halktan aldığına inandığı sözde güvenoyu ile istediği gibi at koşturacagini saniyor.aziz yildirimdan önce en başta Erdoğan yargilanmali. Ceza alir veya almaz ama yargilanmali.zaten allaç pamuğuna dönen yargıdan çok bir beklenti olmasın. Aym bazen balans ayarı yapmaya çalışıyor ama nafile.yildirimin iceriye girip girmemesinden ziyade sizlere ömür hukuk sistemimiz için yas tutalım.

-Akademik başarı,evrensel ölçekte eğitim kalitesi,uluslararası alanda kabul edilebilirlik ve bilimsel saygınlık gibi branşlarda ilerleme sağlaması gerekirken tek bir siyasi ideolojik sembolün tek kutuplu savunuculuğuyla, soyutlanma yoluna gitmiş çıkmaz bir ideal.

-Buğün paylaşmıştım ,Emre Kongarın, ''Gezi parkı ruhu sandık başında'' adlı yazısıda okunmalı...

-Kerem, konudan konuya gereksiz yere atlamamıza gerek yok.terör konusu daha farklı ve şu an konuştuklarımızla alakasız.ayrıca konuyu teröre niye getirdin anlamadım.seçim sonrası süreçten bahsediyoruz.sen ise elektrikten niye bahsediyorsun diyorsun.çünkü bu konuyla ilintili o yüzden bahsettim.seçimden sonra yaşanan anormalliklerden bahsetmem gayet normal.çünkü güncel konular bunlar şu an...ayrıca kediciklerden filan :)

-Ben burda herhangi siyasi bir oluşumu kastetmedim.insanlarin şaibe iddiaları karşısında takındiklari tavrı övdüm.cunku iddialar çok ciddi.elektrik kesintileri,kayıp pusulalar vs... hep şaibe olduguna dair fikir uyandırıyor. Buna karşı başlatılan hak arama mucadelesi önemli bir gelişme demokrasi için.

-Teknoloji düşmanı gibi görülen bir ülkede böyle bir açılış ironik bir komedidir.Fakat Cook gelir nede olsa kapitalist düzenin dini imanı paradır.

-İş kendi otoritesini sorgulamaya gelince karşısında ki ateist oluyor,fakat hertürlü maddi menfaat,petrol ticareti ilişkisi olunca karşısindakinin kulu kölesi oluyorlar.

-Mağdur edebiyatını haksız olsalar bile çok iyi yapıyorlar.Nede olsa zenci Türk bunlar :) :)

-Maalesef bunu o kadar güzel beceriyorlarki saman altından su yürütme işinde bir numaralar.halkin tepki gostermemesi ilginç. Çok duyarsız bir toplumuz.asıl kabahat onlarda değil halkta.bunu nasıl becerdiklerini çözemedim. Demek her secim öncesi birileri düğmeye basıyor. Batıda bu tip organizasyonlara çete deniyor bizde ne deniyor bilmiyorum. .

-Bazı arkadaşlarimizin itirazları oluyor fakat mantikli sebep öne suremiyorlar.kontrol edemedikleri bir ideolojik anlayisla istemsizce savunmaya geçiyorlar. Kabul edilebilir gercekler noktasinda herkesin belli noksanliklari bulunabiliyor.onemli olan arkadaslarimizin bu noksanliklarini bulup kapatmak..

-Yanlış anladığın cok acik.biz o partiye veya herhangi birine oy verdik diye bilinçli olmuyoruz.secimden sonra hak arama mücadelesine ben o tabiri kullanmıştım. Olayın senin anladigin tarzda parti boyutunda bir anlamı yok.eski umursamaz davranislarin zamanla evrilmesidir bilinç kavramı. Yaziyi tekrardan okumani tavsiye ederim

-Saçmalama gibi bir cümle yerine mantıklı sözcükler ile karşıt fikirlerini öne sürmeni tercih ederdim.olayı basite indirgeme..

-Bilinçli seçmen sayimizin artmasıda ileri ki yıllar için olumlu bir gelişme sayılır.her olaya iyi yönünden bakmak gerek. kazanım sadece seçim kazanmakla olmuyor.bir çok artısı oldu 30 Martın.

-Görünen o ki insanlar artık eskisi gibi bilinçsiz secmen gorunumunden kurtulup haksizliklara karsi haklarini savunma noktasinda birlesebiliyorlar.bilincli seçmen olarak oylarına sahip cikip haksızlıklara karşı direnebiliyor. 30 martla birlikte seçimlerin artık eskisi gibi olamayacağını görmüş olduk.bu sadece bir belediye secimi olarak görülmemeli.bu mevcut yönetime karşı günümüze kadar gelen tepkilerin bir neticesidir.buyuk metropollerdeki ciddi anlamda görülen oy artışı bunu açıklamaya yetiyor.bir çok muhalifin tek elden birleşmesi yönetime duyulan tepkiyi daha iyi açıklıyor. Tek kazanim, secimlerin bundan sonra cantada keklik olarak görülemeyecek olmasıdır. 

-Yapılan yanlışa yanlış diyememe sendromunun altında yatan gerçeklere bakmak gerekirse; bilinçaltında hep belirli bir ideolojiyi doğruda olsa yanlış da olsa savunma dürtüsünün ağırlığından ileri geliyor.Yani bir nevi yense de yenilse de bir takımı körü körüne desteklemek gibi.

-Her dahide biraz müzik ruhu vardır ;-)

-Nişanyanın etimoloji yani kelime köken bilimi üzerine yazdigi kitabı bende mevcut. Çok guzel bir çalışma eski türkçe ve dilimize kazandirilmis yabancı bir cok kelimeyi burada anlamlandirmak mümkün. Hapishaneler medrese-i yusufiye ise Nişanyanı yazması gereken bir cok konu bekliyor demektir. :)

-Karbondioksit ve hava kirliliğinin boğucu etkisi kuzey yarım küre de ki en çok salınım yapan ülkeleri pençesine düşürmüş görünüyor. Havayı ne derece kirletirsek o derece gelecek nesillere sağlıksız bir dünya bırakırız. Küresel ısınmanın sebepleri arasında fosil yakıt (kömür,benzin vb..) kullanma en önemli etkeni oluşturur. Bio yakıtların geliştirilmesi ve en önemlisi sürdürülebilirlik adı altında çevreye duyarlı bir davranış biçiminin geliştirilmesi olacaktır.

-Hiç bir zaman sosyal bir devlet olamadığımız gibi kapitalist sömürü düzeniyle para babalarının cebi her geçen gün şişkinleşmeye devam ederken sefil ,fukara halk ise lastik ayakkabıya bile düşkün halde zavallı bir şekilde yaşamaya devam ediyor. Sosyal adalet ve barışın sağlanması ancak dengeli bir politikanın sonucunda ''çarpık gelir dağılımının'' ortadan kaldırılmasıyla aşılabilir. Vergilendirme sistemi zenginden daha çok almalı fakat gelir düzeyi düşük insanlara yüklenmemelidir. Sosyalist hükümetin bulunduğu Fransada ki gibi gelir dağılımı adaletli vergilendirme sistemiyle aşılabilir. Fakat bizde ki Amerikancı ve kapitalist para babalarının yönettiği bir hükümetten bunu beklemek hayalcilik olur.

-Toplu ulaşımı teşvik etmedikce ve yeni onbinlerce aracin her gün eklendigi bir şehirde kronik bir hastalığa dönüşen bu problem çözülemez. Daha radikal önlemler alınmalı plaka numarasina göre gün belirlenmesi gibi somut adımlar atilmali. Metro ağları, metrobüs ve toplu ulaşıma onem verilmeli, sirket araclari yerine toplu servis uygulamalarının yayginlastirilmasi gibi önlemler alınmalı.Sehir içi park sorunu çözülmeli ki trafiğe yolacan en önemli faktörlerdendir.

-Sağlık için mevcudiyeti korumak ve önlem almak tüm tıbbi gelişim ve girisimlerden önemlidir.


-Büyük bir endüstrinin hapkolik yaptığı vatandaşlar ve gelen sıcak para. Aslında bir özeleştiri olarak insanlarda hastalık hastası olunca böyle oluyor.. :) Dikkat edin hasta olanda hastanelerde olmayan kuru kalabalıklarda. Başı ağrıyanın hastaneye gittiği bir ülkede aslında normal karşılıyorum bu durumu .

--Kültürlerarası diyalog söylentilerini 17 Aralık bahanesiyle şiddetli şekilde sözüm ona elestiren dini cemaat, havuz medyası ve yandaşların Papanın Türkiyeye gelmesine ses çıkarmaması oldukça düşündürücü. Ne yani şu an yapılanlar "kültürlerarası diyalog" olmuyor mu ???

-Bahçeli'nin Dersim çıkarması gövde gösterisi şeklinde karşılıklı gereksiz restleşmelerin bir ürünü olarak siyasi bir rant güdülerek sadece belirli bir takim klişeleşmiş mesajları verme amaçlı olarak provakatif eylemlere açık ve sadece protesto-çatışma kültürüne hizmet edecek tarzda bir ziyaret olup ne bölge insanina ne de ülke yararına bir fayda sağlamamıştır.

-Prandelli gibi başarı kazanamayacagi daha önceden az çok tahmin edilebilen yabancı hocaların getirtilerek iki üç haftada ceplerini doldurup çekip gitmeleri futbol ve diğer spor dallarıda dahil olmak üzere yönetimsel bazda "ileriyi öngörememe" gibi bazı zaafiyetleri ön plana çıkarması bakımından çarpıcıdır..

-Vardiya şartları uyku düzensizliği gibi sebeplerle insan metabolizmasina ve dogasina aykırı bir takım aktivitelerle kanser dahil olmak üzere bir çok hastalığa yol acabilme riski taşıyor. .

-Resmen orada bozkurt işareti yapıp propaganda için çevre illerden toplama insanlarla gövde gösterisi ve provakasyon içeren bir tutum olmuş ve çokta yapay kaçtı diye düşünüyorum.

-Vardiya sagliga düşman en onemli tehlikedir yeme ve içmeden bile daha öncelikli olarak toplumca ele alınması gerekir.

-Neden vurur çünkü hastalıklı idealleri ,hayat gorusleriyle birlikte kara düzen ona o çocuğu vurmasıni dayatmistir da o yüzden vurur. Cevabı çok açık ve net. Fikirleri ve sistemi sorgulayip mahkum etmek gerekirken polis niye vurur(!) diyerek polis üzerinden düzeni aklamaya çalışmak ancak ideolojik takintilari olan beyinlerin savunabilecegi bir olgudur.

-İlk insanin var olmadığı bir gercek çünkü zaman diyaframinda küçük degisimlerin günümüze taşıdığı canlilariz. Ufak degisikliklerle milyonlarca kombinasyonun degismesi sonucu milyonlarca yılda günümüzdeki halimize ulaştık. Birden bire gökten zembille inmedik :)

-Kılık kıyafet ve giyim tarzının getirdiği kızgınlık ne yazık ki böyle bir yönetimi iş başına getirdi. Sosyal adaleti sağlamak bir yana fakirle zengin arasinda ki uçurum daha da büyüdü ve sistem kendi zenginlerini yaratirken bir yandan da bürokratlarinin ceplerini doldurmaktan geri kalmadı.

-Ulus devlet kavramı Türklük çatısı altında bizde de var. Tek bir farkla o da Yahudi tabirinin bir din ile bütünleşmiş olması. Ulus devletlerde farkliliklar dayatilmaz. Bu sebeple ulus kavramının bu şekilde uygulanması Arapları inançsal yönden ayrismaya ve otekilesmeye zorlama ihtimali var. Pek sağlıklı bir adım gibi durmuyor.

-Devlet içi kurulan JİTEM isimli teşkilat bu gorevi ustlenerek kanlı provakatif eylemlerle kitleleri kiskirtip katliam senaryoları hazırlamıştır. Toplu öldürmeler, infazlar ve faili meçhuller bu dönemde hortlamis ve bu sayede PKK terör örgütünün kurulmasi amaçlanmıştır. Kızgın kitleler akin akın daga cikarak bu kanlı planın kurbanı olmuşlardır.

-Yapılan yanlışa yanlış diyememe sendromunun altında yatan gerçeklere bakmak gerekirse; bilinçaltında hep belirli bir ideolojiyi doğruda olsa yanlış da olsa savunma dürtüsünün ağırlığından ileri geliyor.Yani bir nevi yense de yenilse de bir takımı körü körüne desteklemek gibi .Siyaset arenasında bu durum çok sakıncalı ve kabul edilemez sıkıntılara yol açıyor ,yani hırsıza hırsız diyememek gibi gibi...

-Dediğiniz gibi fazla şüpheci olmak beden sağlığını daha çok etkileyen bir sorun. Kamuoyundada besinler ve yiyecekler hakkında çok fazla gereksiz spekülasyonlar yapiliyor. Kimi uzmanlar neredeyse insanların ilkel magara dönemine donmesi yönünde aşırıya kaçan ithamlari var. Dediginiz gibi dikkatli fakat hastalık hastası olmamak gerekiyor. Önemli olan o işin uzmanına danisip bilgi almak ve o rotada hareket etmek..

-Doğal olanları gercek manada bulabilirsek evet sağlıklı beslenebiliriz. Fakat manavda pazarda satilanlar malum ve insanlarda da sürekli bir şüphe durumu söz konusu oluyor. İşlem gören kuruyemislerin kanser yaptığına dair bir yazı okumuştum şu bakkallarda satılan poşetlenmis olanların. Ayrıca baklagil ve hububatlarda gdo riski hep şüphe uyandıran başka bir problem.

-Doğrular veya yanlışlar çok göreceli kavramlar bende bunu izah etmeye çalışıyorum.Yani benim doğrum senin yanlışın ,senin doğrun benim yanlışım olabiliyor. Herkes her şeyi görmek istediği gibi görür. Senin doğrunu ben yanlış olarak görmek istiyorsam o bana göre yanlıştır ki keza tam tersi senin içinde geçerli. Holiganizm şeklinde bir ideolojiye bağlananlar konusunda sana katılıyorum. Fakat yine de kişisel görüşüm odur ki cahil diye hitap ettiğimiz kitle kesin karar ve yargıya varabileceğimiz bir konumda bulunmuyor.

-O zaman dağda ki çobana oy kullandırmamak mı gerekiyor ? :) Klişe bir söz oldu ama insanın aklına hemen bu cümle geliyor.Gerçi hangi kritere göre kimi, hangi sebeple cahil ilan etmeli orası da ayrı bir muammaya işte ....Neyse.. Çünkü günümüzde göbeğini kaşıyan veya bidon kafa şeklinde itham edilen ifadeler kimilerine artı oy olarak dönebiliyor. Yani cehalet denilen kavram siyasal manada kimi kesimlere pozitif yönde oy patlaması şeklinde tenazur edebiliyor. Hangi cehalet veya hangi cahil işte orası belirsiz bir paradoks oluşturuyor..Kısacası her karşıt seçmen bir diğerine göre cahil addediliyor..

-Bu kavramlar üzerinde bir karmaşa olmadığı gibi tanımları ve anlamları çok açık :) Fakat bahsettiğin uzlaşılmaz maddeler ve tartışmalar ne yönde onu açıkcası bilmiyorum.

-Demokrasi antik Yunandan günümüze kadar evrensel kabul edilmiş bir yönetim şeklidir .Demokratik devlet kavramı da bu evrensel yönetim şeklini devlet yapısında uygun koşullarda uygulama şeklidir. Ne derece uygulanır veya uygulanmaz o yapının takdirine kalmış bir durumdur. Kimi totaliter veya monarşik bir yapıya evrilebilirken kimi de aksine daha ileri bir demokrasi kavramı geliştirebilir. Fakat iki kavram özde aynı olmakla birlikte biri teorik bir ifade, diğeri ise onun gerçek hayata uygulanarak pratiğe geçmiş bir formudur.

-Putin Türkiye'ye doğalgaz indirimi müjdesi vermiş. Şaka gibi ama fahiş oranlarda uygulanan vergilere nispeten yapılan bu indirimler devede kulak kalır. İnsanlara da müjde olarak afiyetle yutturulur.. :)

-Devlet aldığı fahiş oranda ki vergilerle vatandaşın cebini son kuruşuna dek boşaltarak gerçek manada bir soygun gerçekleştiriyor. Fakat ne yazık ki halktan bu konuda gerçek bir dik duruş ve kararlılık gözlenmiyor. Öyle ki bu çarpık düzenin devamını sağlama adına kimi çevreler çıkar ilişkileri içinde yaltaklanma eğilimlerine devam edip şak şakçı bir tutum takınıyorlar. Fatura ise her zaman ki gibi garip gurebaya kesiliyor...

-Ahlak benzeri temiz duygu ve hissiyatlerin ebeveynlerde bulunan vicdani özelliklerle harmanından ve ayrıca çevresel etki mekanizmalarının bütünüyle tezahür etmesi sonucu din ile inançsal fikir akımlarından tamamen ayrı düşünülmesi gereken davranışlar modellerini bebeğe aktarır..

-Akademik çevrelerin paranın gücüyle kapitalist modele öncü olup en ön sırada bayrak taşıması halkın çıkarlarına birinci derecede düşman bir tutumdur.

-Egitim sadece klişe bazı kalıplar dahilinde uygulanmaya devam ettikçe kendine yetmeyen,dusuncesiz ve fikir yoksulu nesiller yetişmeye devam edecek. Sistemin dayattigi dar çerçevede hapsolarak engin düşünme gücünden mahrum olacaklar.

-Eğitim sisteminde ki "sınıf geçme" odaklı olarak sunulan çarpıklığın getirdiği neticelerden sadece bir tanesi..