Güneşimiz parlamıştı munzurun yamacında,
ne idem alın yazımız buymuş,
krizantemler açardı dağların eteğinde,
zılgıtlar inilderdi sarp yamaçlarda,
gözlerden akan kan ıslatmıştı dijle ve fıratı,
bilinmez bir feodaliteydi artık bu,
yalın ayaklarıyla dolaşan kızlar sarmıştı etrafı,
ağlaşır figan ederdi her biri ayrı bir köşede,
umudumuz ve efkarımız dolaşırdı sessiz sedasız,
ne yaptığını bilmiyen bir çocuk vardı içimizde,
yağmurlar akardı saçlarımızdan ve karışırdı dijleye,
ümitlerimiz sarp dağların arkasında kalmıştı,
tüttürdüğümüz cigaramız bile yarım kalmıştı,
ellerimiz üşürdü kışın ayazında,
bir tutam türkü tuttururduk devamında,
içimiz ısınırdı ama ne zamana kadar sürmeliydi,
bir bilinmezliğe düşmüştük gülüşler ağlayışlarda...
ne idem alın yazımız buymuş,
krizantemler açardı dağların eteğinde,
zılgıtlar inilderdi sarp yamaçlarda,
gözlerden akan kan ıslatmıştı dijle ve fıratı,
bilinmez bir feodaliteydi artık bu,
yalın ayaklarıyla dolaşan kızlar sarmıştı etrafı,
ağlaşır figan ederdi her biri ayrı bir köşede,
umudumuz ve efkarımız dolaşırdı sessiz sedasız,
ne yaptığını bilmiyen bir çocuk vardı içimizde,
yağmurlar akardı saçlarımızdan ve karışırdı dijleye,
ümitlerimiz sarp dağların arkasında kalmıştı,
tüttürdüğümüz cigaramız bile yarım kalmıştı,
ellerimiz üşürdü kışın ayazında,
bir tutam türkü tuttururduk devamında,
içimiz ısınırdı ama ne zamana kadar sürmeliydi,
bir bilinmezliğe düşmüştük gülüşler ağlayışlarda...
0 yorum:
Yorum Gönder